Bu Bir Son Değil

80 5 0
                                    

Kadın titreyen elleriyle gözyaşlarını sildi ve ellerindeki poşetleri küçük hastane odasında bulunan masaya bıraktı. Hazır gıdalarla dolu poşetten bir şişe su çıkardı ve hastane yatağında yatan kızına doğru yaklaştı. Suyun kapağını açtı ve şişeyi yumuşakça kızının solgun dudaklarına yaklaştırdı.

"Hadi bebeğim, biraz su içmen lazım."

Genç kadın bakışlarını tavandan ayırmadan tepkisiz bir biçimde durdu. Üç gündür hiçbir şey yememiş, hiçbir şey içmemiş, kimse ile konuşmamıştı. Doktorların verdiği serumlarla ve dudaklarına sıkılan su ile dolu şırıngalarla ayakta duruyordu. Taze bir çilek gibi kıpkırmızı olan dudakları, soğuk kış gününün solgun renkleriyle bezenmişti. Cildinin canlı beyazlığını, ölü bedenlere özgü bir morluk almıştı. Her daim parlak ışıltılarla dolu ela gözleri, donuk birer camdılar adeta.

"Lütfen anneciğim, benim için." dedi kadın, sesi titremişti. Şişeyi yavaşça genç kadının dudaklarına doğru bastırdı. Genç kadın gözlerini tavandan ayırmayarak ince dudaklarını araladı ve dudaklarında biriken suyu yaladı.

"Teşekkür ederim Elka." diye fısıldadı kadın.. Yatağın kenarına oturdu ve genç kadının solgun yüzünü çevreleyen altın sarısı saçlarını okşadı. Yatakta cansız bir beden gibi yatan kendi evladıydı. Onu ilk defa bu şekilde görüyordu: böyle hasta, böyle çaresiz. Tabii Elka, daha önce de psikolojik ve fiziksel birçok problem yaşamıştı. Küçükken defalarca hasta olmuş, ergenlik döneminde paranoyaya yakın belirtiler göstermiş, hiçbir zaman çok sağlıklı bir insan olamamıştı. Annesi, sürekli sergiden sergiye koşar; yurt dışında en seçkin sanatçılarla görüşmeler yapar, haftalarca evden uzak olurdu. Evde olduğu zamanlarda da işinin getirdiği yorgunluğu atması gerektiği için Elka'yı bakıcılarına emanet ederdi. Bu yüzden ne Elka'nın geçirdiği su çiçeğine, ne de ergenlik döneminde odasına kapanıp tutulduğu ağlama krizlerine tanıklık edebilmişti. Tüm bu süreçte, küçük kızına en iyi eğitimi ve en iyi şartları sağlayabilmek için sürekli çalışmak zorunda kalmıştı. Kızına, iyi şartlar sağlamaya çalışırken onun içinde bulunduğu duruma pek ilgi gösterememişti.

Şimdi ise, sevgisini tam olarak veremediği kızı hastane yatağında öylece yatıyordu. Kızı mutsuzdu, huzursuzdu ve hakkında tek bir fikri bile olmadığı problemleri vardı. Mari, kızına veremediği sevgiyi telafi edebilmek için bundan sonra her şeyi yapacaktı.

"Mari Stoica?" dedi bir ses. Kadın, soyadını telafuz etmeye çalışan, kapının önünde bekleyen polise doğru baktı. Başını sallayıp yerinden kalktı ve Elka'yı kontrol edip odanın kapısını araladı.

"Benim." dedi sessizce.

Memur, elindeki kağıtlara göz gezdirdi ve bir süre kadına baktıktan sonra, "Elka Yıldız'ın nesi oluyorsunuz?" diye sordu.

"Annesiyim."

Memur, hastane odasının kapısına doğru yaklaştı.

"Kendisi ile görüşmem gerekiyor."

Mari, kapıya doğru atıldı ve başını hayır anlamında iki yana salladı.

"Şu an kendinde bile değil."

"Hanımefendi, üç gündür bekliyorum. Bugün, bu görüşmeyi yapmam gerek."

Mari, kapıyı sıkıca tuttu ve içeri girmeye çalışan polis memurunu durdurdu.

"Ne hakkında konuşacaksınız kızımla?"

"Kızınız kaldırımda yanı başında yaşlı bir kadın ile baygın halde bulundu."

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें