Son Elveda

41 3 0
                                    


"Günaydın Dante." diye söze başladı genç kadın. İstanbul'dan buraya, annesinin İzmir'deki evine kadar getirdiği tabloya bakarken. O tabloya, annesinin kendisini daha önce hiç görmediği ruh eşiyle resmettiği tabloya bakarken. Elka'nın, daha önce bedenini hiç görmediği fakat tablodaki adama bakar bakmaz o olduğunu anladığı ruh eşine... Dante'ye.

"Neler olacağını sadece tanrı bilir. Sen bilirsin. Fakat, sanırım yaklaşık dört buçuk ay geçti. Evet, tam tamına dört buçuk ay geçti, sen gideli." dedi genç kadın kadın, duraksadı. Bu yağmur damlalarının ne zaman geleceği belli olmuyordu fakat derhal gitmelilerdi. Dante onu bu şekilde görmemeliydi.

"Uyku haplarının, sadece uyumak için işe yaradığını öğrendiğimde; gece uyuduğumda rüyamda seni görebilmek için tüm gün hiçbir şey hakkında düşünmeyip bilinçaltımdaki sen hariç her şeyi boşaltmaya çalıştığımda tüm bunların boşa uğraş olduğunu fark ettim. Ne sen geldin, ne de rüyamda görebildim seni. Ben de ruhunu unutmamak için her günümü seninle doldurdum. Her günümü seninle yaşadım. Beraber İzmir'e geldik, iki haftalığına Yunanistan'a gittik, annemin o tuhaf partilerine katıldık ve o partilerde ortama uyum sağlayamayan o ilginç, gıcık, uyumsuz olan tek kişi ben olmadım. Seninle uyandım, seninle kahvaltı ettim, seninle odama kapanıp ağladım, seninle yüzdüm, seninle dolaştım, seninle uyudum. Beni uyandıran güneş, kahvaltımdaki reçel, odamdaki tablo, yüzdüğüm sonsuz deniz, bahçedeki renkli çiçekler, en sevdiğim battaniyem oldun sen. Tanrı beni senden mahrum bıraktığında, sen olabilmeyi öğrendim ben."

Genç kadın tabloya doğru yaklaştı ve tablodaki kendisine bakan ışıltılı yüzü okşadı. Sonra bakışları tablodaki yüzüne döndü. Genç adam ona bakıyorken, o da tabloyu izleyene bakıyordu. Genç adam da, genç kadın da kendi dünyalarına bakıyordu; birbirlerine değil.

Elka, gözlerinde biriken yağmur damlalarını sildi ve tabloya baktı:

"Şimdi beni iyi dinle." dedi. "Her zaman yaptığın gibi." güldü genç kadın, kendi kendine. Yanında kimsesi yoktu, bir o bir de Dante'ydi tabloya bakan. Ancak kendi kendine gülebilirdi.

"Hepsi..." diye mırıldandı. Tekrar o geceye döndü. Tanrı'nın onu elinden aldığı geceye. "Hepsi bu bir ay içinmiş."

Yutkundu. Kelimelerin devamını bir türlü getiremiyordu. Kalbi, şakımaya hazır bir bülbül gibiydi; ön yargıları ve gururu ise o bülbülün boynuna dayanmış diken. "Hepsi bu bir ay içinmiş." diye tekrarladı.

"Yapmak zorundayım." dedi kendi kendine. "Hala yaşıyorken yapmak zorundayım."

Gökyüzünden gelen sesleri hatırladı. Tanrı'nın kendisini azarlayışını hatırladı. Yaşlı kadını, yok olan Dante'yi, çığlıklarını hatırladı. Hastane yatağındaki ilk uyanışını, annesinin endişeli bakışlarını, polisi hatırladı. Eziyet içerisinde geçen son dört ayı, ağlaya ağlaya daldığı uykuları, rüyasında onun yolunda kaybolduğu anları hatırladı. Elka, tam da kalbini açacağı sırada ona acı veren her ne varsa hatırladı. 7 yaşındayken kaybettiği o çok sevdiği bileziği bile.

Zehirli hatıralar, en savunmasız anında yakalardı insanı; zihnin bir rafına kaldırılıp ihmal edildikleri günlerin acısını böyle çıkarırlardı. Bir anıyı kötü yapan anının kendisi mi yoksa insan mıydı? O anı hiç kötü olmak ister miydi? Böyle alırdı intikamını, onu varolduğu şekil için yargılayan insandan. En savunmasız olduğu, en güçsüz kaldığı anında ortaya çıkarak.

"Yapmak zorundayım." diye tekrarladı.

Tablonun önünde bağdaş kurdu ve elleriyle gözlerini kapattı.

"Hepsi bu bir ay içinmiş, Dante. 28 senelik hayatım boyunca yaşadığım tüm kalp kırıklıkları, mutluluklarım, şaşkınlıklarım hepsi bu bir ay içinmiş. Tek başıma tavana bakarak ağladığım tüm o geceler seninle yaşayacağım o bir ay içinmiş. Yalnızlıktan kendimi teselli edecek birini bulamadığımda kendi ellerimle saçlarımı okşayıp "Bu da geçecek." demem seninle yaşayacağım bir ay içinmiş. Belirli anıları tekrar hatırlatacak diye dinleyemediğim o tüm şarkılar, seninle yaşayacağım bir ay içinmiş. Beslediğim ilk köpek öldüğünde hissettiğim acı, küçükken bakıcım Lili'nin okuduğu her masalda o gece yalnız yatmıyorum diye mutluluktan hızla atan kalbim, o kadar değerli olmadığımı düşünürken annemin 13. yaş günümde bana hediye ettiği saat..." güldü genç kadın. "Bunları neden sana anlatıyorum ki? Her anıma, her mutluluğuma, her üzüntüme ortak oldun sen. Benimle yaşadın, bu 28 senelik hayatımın her anında sen vardın. İşte hepsi bu bir ay için. Yaşadığım her şey, aldığım ilk nefes bu bir ay için. Benim doğma nedenim bu bir ay. Bu bir ayı yaşamak, senin ruhunu tanımak için doğmuşum ben. Beni sevmen için, seni sevmek için doğmuşum. Aşkın üstündeki o tanımlanamaz şeye tanıklık etmek için, ruh eşimle tanışmak için doğmuşum."

Genç kadın ellerini gözlerinden ayırdı. "Ne şanslıyım." diye fısıldadı tablodaki aydınlık yüze. "28 senedir hayatımdasın sen, her anımdasın. Benimle güldün, benimle ağladın, benimle yoruldun." Tabloya daha da yaklaştı. "Ve şimdi gökyüzüne emanet ediyorum seni. Ben artık büyüdüm, öğrendim kendimi sevmeyi." dedi genç kadın ve ekledi: "Kendimi nasıl seveceğimi öğrendim en azından." Güldü, yağmur damlalarının bu denli güçlü olabileceğini yeni yeni öğreniyordu. "Kırılgan ruhun gökyüzünde acı çeksin, yeryüzünde tanımadığı adi bedenlerde dolaşsın istemiyorum. Bu dünyaya ait olamayacak kadar güzelsin sen, Dante."

Genç kadın, tablodaki aydınlık yüze bir öpücük bıraktı. Yavaşça ayağa kalktı ve üstündeki buruşuk eteğini düzeltti. Artık gitme vaktiydi.

"Bavullarını hazırladın mı?" diye seslendi annesi aşağıdan.

Elka, tabloyu yerden kaldırdı ve bavulunun üstüne bağladığı büyük kutunun içine yerleştirdi. Odaya son bir kez baktı. 4 buçuk aydır her acısını paylaştığı odasından, Dante'nin odasından ayrılma vaktiydi. Ardından bavulunu sürükleyerek merdivenleri indi.

"Anne, o nerede?" diye sordu genç kadın, salonda onu bekleyen annesine.

"Ne nerede?"

"Kedim nerede?"

Kadın güldü. "Mutfakta dolanıyor, gerçekten bir isim vermeyecek misin ona?"

Elka mutfağa doğru ilerledi. "Kendisi istemediği sürece hayır." dedi. Mutfak raflarına tırmanmaya çalışan kedisini kucağına aldı ve salona döndü.

"İyi olacağına emin misin?" diye sordu endişeyle annesi, kızına sımsıkı sarıldı.

"Deneyeceğim." dedi Elka, güldü. "Artık gitme vakti."

Genç kadın kapıyı açarken aklında cevaplanmamış birçok soru vardı. İstanbul'a dönmek muhtemelen iyi bir fikir değildi, henüz iyileştiğini ve yapayalnız kalmaya hazır olduğunu düşünmüyordu. Fakat iyileştiğini düşünmediği sürece de iyileşemeyecekti. Oraya, evine geri döndüğünde öğrenecekti her şeyi. Ya eline geçen ilk hap kutusunu kafasına dikecekti, ya da hayatı sevmeyi öğrenecekti. Bundan 5 ay öncesine, Dante ile tanıştığı ilk güne geri dönmüştü. Ölmemek için bir sebep bulduğu o güne. Şimdi Dante yoktu, yapayalnızdı. Ve daha da zorunu yapması, yaşamak için bir sebep bulması gerekiyordu. Önündeki bu uzun ve sonu belirsiz yol onu korkutuyor fakat denemek istiyordu. Denemeliydi. 28 yıldır korkmadan o sonu belirsiz yolu her gün aşan ruh için. Onu sevmek için bir dünyadan ötekine geçen sevgilisi için.

Dante için.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin