Cennet

57 4 6
                                    


"Şaka değil mi? Lütfen şaka olsun." dedi genç kadın gülerek.

Evinin kapısının aralığından küçük bir kız, örgülü saçları ve yüzündeki şirin ifadeyle kahverengi gözlerini kocaman açmış ona bakıyordu. Bu küçük kızın konuşup konuşamadığını bile bilmiyordu genç kadın.

"Dante, ama bu kız minnacık!"

Küçük kız gülümsedi ve geldiğinden beri arkasında sakladığı kollarını genç kadına uzattı. Şimdi bir buket sarı çiçeği Elka'ya doğru uzatıyordu. Genç kadın, kapısında öylece duran bu küçük kızı bir anlığına unuttu ve bir güneş gibi parıldayan sarı çiçeklere baktı. Çiçekler, yaldızlı bir paketle bir araya getirilmişti. Genç kadın gözlerinin dolduğunu hissetti. Hayatında ilk defa biri ona çiçek alıyordu.

Bu duygulanışı elbet çiçekler için değildi fakat çiçeklerin arkasında her zaman bir nezaket ve sevgi sakladığını düşünürdü. Birine çiçek almanın her zaman özel bir anlamı vardı, varsın kaktüs olsun. En pahalı hediyelerden, en düşünülmüş inceliklerden bile daha özeldi.

Erdem ona kolyeler alırdı, küpeler alırdı. Tamamiyle Elka'nın zevkinden uzak, görgüsüz bir pahalılıkla bezenmiş mücevherler hediye ederdi ona. Fakat şu ana kadar ona hediye edilen hiçbir mücevher bu çiçeklerin parıltısına yaklaşamazdı. Bu çiçekler sevgi ve nezaket ile parıldamıştı çünkü.

Genç kadın sevgiyle çiçeklere baktı ve eğilerek çiçekleri sanki narin bir kelebeğe dokunmak isteyen meraklı bir çocuk gibi yavaşça aldı. Çiçekleri nazikçe masaya bıraktıktan sonra kapıya doğru koştu ve küçük kıza sarılıp onu kucağına aldı.

"Niye ağlıyorsun?" dedi tatlı ses yeni çıkmaya başlayan dişlerinin arasından. Minik elleriyle Elka'nın gözyaşlarını silerken yanlış bir şey yaptığını düşünüyordu. Belki de çiçekler, Elka'ya kötü bir anısını hatırlatmıştı. Belki de renk seçimi kötüydü, hem sarı rengi kim severdi ki? Sarı, sadece Elka'nın saçlarında güzeldi; çiçeklerde değil.

"Çünkü..." dedi Elka, küçük kızın örgülü saçlarına dokunurken: "Çok mutlu oldum Dante, teşekkür ederim."

Dante, küçük kızın bedeninde gülümsedi. "Bunu bildiğim iyi oldu." dedi. Küçük bir kız bedeninde olmak onu tuhaf hissettiriyordu fakat farklı bedenleri bulması gittikçe zorlaşıyordu. Bugün bu küçük kızın bedeninde olmak mümkündü sadece, bir türlü ruhunu serbest bırakan bir insana rastlamamıştı. Bugün, tüm yeryüzündeki insanlar oldukça gergindi.

Genç kadın duraksadı ve küçük kızı kucağından indirdi. Bir şeyler düşünüyordu şimdi. Elini başına götürdü ve salondaki koltuğu işaret ederek "Dante otur, konuşmamız gerekiyor." dedi kararlılıkla. Cevaplanması gereken sorular vardı... Tabii, bir de vazoya konulması gereken sarı çiçekler.

Küçük kız koltuğa doğru tırmandı. Ne olduğunu anlamıştı. Küçük bir vazoya su dolduran genç kadını izlerken birazdan ona sorulacak sorulara birkaç cevap bulması gerekiyordu. Genç kadının sorularını cevaplaması gerekirdi, onun güvenini kırmak en son istediği şeydi. Fakat gerçekleri öğrenirse ne tepki vereceğinden korkuyordu. Ya Elka gitmesini isterse, ne yapardı? Ya gerçeklerini kabul etmezse? Ya onu yanından kovarsa?

Tüm bu felaket senaryolarıyla küçük kız kıvrandıkça kıvrandı koltukta. Örgülü saçlarıyla oynamaya başladı, dizleri titriyordu. Genç kadının çiçekleri vazoya koyup ona doğru yaklaştığını gördüğünde doğruyu söylemesi gerektiğini düşünüyordu Dante. Bir yandan da korkuyordu.

"Dante..." diye başladı söze genç kadın, "Erdem'e ne oldu?"

Küçük kız stres içerisinde salonu süzmeye başladı. Arada Elka'ya kaçamak bakışlar fırlatıyor ve onun tepkisini ölçmeye çalışıyordu. Genç kadın sinirli değildi sadece biraz endişeli görünüyordu. Hem belki küçük bir kız bedeninde olması atmosferi biraz olsun yumuşatabilirdi. Doğruları söylemek, bu bedendeyken iyi bir fikir olabilirdi.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now