Son Çiçekler

47 4 0
                                    


Günler geçiyor, hava gittikçe ısınıyordu. Yaz mevsimi, tüm gizli mücevherlerini göstermeye başlamıştı. Ağaçlar gökyüzüne uzanmaya çalışıyor, gökyüzü tümüyle onun rengine bürünerek güneşi şımartıyordu. Bu günlerin keyfini çıkartmak isteyen tüm insanlar keyifle, kış boyunca yaşadıkları hüznü masum bir mutluluğa dönüştürmeye çalışıyordu. Tüm bu renk cümbüşünün, heyecanın ve mutluluk harmonisinin içerisinde kaybolan bir kişi vardı. Yapboza uyum sağlayamayan, oyunbozanlık yapan, gül bahçesindeki diken olan tek bir kişi... Elka.

"Öylesine yalnız hissediyorum ki..."

Gökyüzü, genç kadının dudaklarından çıkan fısıltıya hiçbir tepki vermedi. Daha önce hiç bu kadar tepkisiz olmamıştı doğa. Genç kadının anlam çıkarabileceği, üstüne düşünebileceği ve belki de umutlanabileceği tek bir nağme fısıldamamıştı genç kadının kulaklarına. Bulutlar, bu yaşlı gözler için birtakım şekiller oluşturamayacak kadar kırgındı genç kadına ve Elka; hiç olmadığı kadar hevesliydi dünyayı okumaya.

"Seni çok özledim." dedi sessizce. Ellerini yavaşça kuma değdirdi. Sıcak kum, parmak uçlarını acıtıyor; sabah güneşi cildini yakıyordu. Fakat öylesine istekliydi ki etrafındaki her şeyde Dante'yi görmeye ne sıcak kumdan ne de sabah güneşinden kaçabilirdi. Onu hayata bağlayan, canını yakan bu iki şeydi. Sadece buradayken onunla konuşabiliyordu. Sabah saatlerinde, kumsalın en uç köşesinde tek başına otururken. Biricik dostunun, arkadaşının, sevgilisinin onu duyup duymadığını bilmiyordu. Fakat mutlaka deniyor olmalıydı, öyle değil mi? O Dante'ydi, vazgeçmiş olamazdı.

Elka, yavaşça kendini sıcak kumlara doğru bıraktı. Elini kalbine doğru götürdü ve gözlerini kapatarak güneşin, bulutların, denizin Dante'ye dönüşmesini diledi. Zihninin kendisine bir oyun oynamasını öylesine istiyordu ki, gözlerini gerçekliğe sıkı sıkı kapatıyordu. Etrafını saran bu atmosfer, ancak Dante'nin görünüşüyle bir anlam kazanabilirdi. O yoksa dünya acıydı, tatlı deniz suyu zehirdi. Burada yalnız başına yapamazdı.

İşte, genç kadın için günün en güzel saatleri bunlardı. Tek başına, kumların üstüne yatarak Dante ile konuşmaya çalıştığı zamanlar. Denizden gelecek tek bir dalgayı, güneşin uzatacağı tek bir kolu ondan gelecek bir cevap olarak kabul edecek ve belki de hayata bir sene daha tutunabilecekti. Tek bir işaret. Yalnız olmadığına, sevildiğine dair tek bir işaret.

"Elka..."

Genç kadın ürkerek hızla kumlardan kalktı. Annesi, yaşlı gözleriyle üstündeki eski hırkaya sarılarak onu izliyordu. Yavaş adımlarla ona yaklaştığında genç kadın elleriyle kumdan destek alarak ayağa kalktı. Dante artık yoktu.

"Kızım, neden bu kadar erken kalktın?" dedi kadın. Komşuları haber vermişti, sahilde sabah saat dörtte dans eden ve sessizce ağlayan bir genç kadın olduğunu. "Elka olmalı." demişti, "Benim kızım."

Elka içinin ürperdiğini hissettiğinde önce bunun annesinin hüzünlü bakışlarından kaynaklandığı düşündü. Endişe dolu, umursamazlık ve ilgi arasında kalmış o yeşil gözler Elka'yı üşütüyordu. Fakat daha sonra annesinin hüzün dolu bakışlarının ağırlığını omuzlarında hissettiğinde elleriyle bedenini örtmeye çalıştı. Çıplaktı.

Mari hızla üstündeki ceketi Elka'nın omuzlarına bıraktı ve ceketin önünü sıkıca bağladı. Daha sonra yavaşça Elka'nın belini kavradı ve onu arabaya doğru yürüttü. Buraya gelmelerinin üzerinden yaklaşık iki ay geçmişti. Temiz havanın ona iyi geleceğini düşünmüştü fakat Elka, sabahları erken kalkarak sahilde yaptığı tuhaf ritüelin ardından tüm gününü odasında uyuyarak geçiriyordu. Gün boyu uyuduğu için, geceleri uyuyamıyor; sabahın dördüne kadar odasının içerisinde gezinip sessizce ağlıyordu.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now