Şampanya Rengi Bir Süpernova

43 5 11
                                    


"Beni korkuttun!" diye sitem etti genç kadın gülerek.

Dante, salatanın içine biraz susam ekleyecekti ki içinde bulunduğu bedenin susama alerjisi olduğunu hatırladı. Susam dolu kavanozu dolaba kaldırdı ve Elka'ya baktı: "O nedenmiş?"

Elka yumurta ve peynirle dolu karışımı tavaya dökerken Dante'yi baştan aşağı süzdü. Dante bugün, bir dilencinin bedenindeydi. Kirli saçları, paspal kıyafetleri ve yorgun yüzü ile evin kapısında ilk belirdiğinde Elka aklını kaçırmak üzereydi. Kan çanağı olmuş gözleri ve yüzündeki yaralarla aynı zamanda madde bağımlısı olduğunu da tahmin ediyordu Elka.

"Sence?" diye sordu.

Dante durumu anlayınca üstündeki kıyafetlere baktı. Girdiği beden gerçekten kötü durumdaydı. Öylesine zayıftı ki, üstündeki kıyafetler zar zor tutuyordu kemikli bedenine. Davlumbazdaki yansımasına baktı. Yüzü delik deşikti, elmacık kemikleri tüm vücuduna meydan okuyordu. İçinde bulunduğu bu beden için derin bir üzüntü duydu. Hiçbir şey, gökyüzünde göründüğü gibi pespembe değildi. Yeryüzünde acı vardı, fakirlik vardı, üzüntü vardı.

"Her oyunun biraz drama ihtiyacı vardır ki izleyiciler kendini şanslı hissetsin." diye mırıldandı kendi kendine. Daha sonra Elka'ya döndü: "İnsanları dış görünüşüne göre yargılamayı bir an önce bırakmalısın." dedi yumuşakça.

"Bu adamın iç görünüşünün de çok parlak olduğunu düşünmüyorum."

Dante elindeki mutfak gereçlerini tezgaha bıraktı. "Aslında öyle." diye başladı söze. "İsmi Can. Can Mutlu. Tabii, soyadı gibi keyifli ve mutlu bir hayat geçirmemiş. Şiddet dolu bir evde büyümüş, ailesi tarafından 17 yaşında evden atılmış."

Genç kadın şaşkınlıkla ona baktı:

"Sen bunları nereden biliyorsun?"

"Unuttun mu? Gökyüzünde yaşıyorum ben. Gökyüzünde yeryüzündekileri izlemekten başka daha keyifli bir aktivite yok." devam etti: "Bu kadar zayıf, çünkü eline geçen tek tük parayı kendisinden daha kötü durumdaki insanlarla paylaşıyor ve kendinden çok daha iyi baktığı iki tane sokak köpeği var. Bu kadar yorgun, çünkü sokakta yaşıyor ve bir tehlikeye uğrayacak diye çoğunlukla uyuyamıyor. Yüzündeki yaralar ve kan çanağı gözleri de bir maddenin bağımlılığından değil; soğuktan ve açlıktan kaynaklanan güçsüz bağışıklık sistemi."

Elka yanaklarının kızardığını hissetti. Bu kadar düşüncesiz olduğu için kendine kızdı. Hiçbir şey demeden bir yumurta daha kırdı tavaya. Dante, onun bu durumunu fark etmiş olacak ki tebessüm etti ve ona sarıldı. Kırgın insanlara özgü düşüncesizlikten elbette sevgilisi de payını alacaktı.

"Sana kızmıyorum." dedi Elka'ya. "Yirmi dört saatini dünyada geçiren sensin, bense her şeyi yeryüzünden izliyorum. Bu dünyada yaşamanın, ruhu nasıl körelttiğini biliyorum." ekledi: "En azından bir asır önceki tecrübelerimden." güldü.

Genç kadın Dante'nin yanağına bir öpücük kondurdu ve tavadaki omletten kendine küçük bir pay ayırıp gerisini Dante'nin tabağına koydu. Dante, dolaptaki küçük kekleri Elka'nın tabağına yerleştirdiğinde Elka kekleri teker teker kendi tabağından alıp Dante'nin tabağına koydu ve sabahları tatlı yemekten hoşlanmadığını söyledi. Sanki her gün keyifle pankek yapan kendisi değilmiş gibi.

Tabaklarını alıp birlikte evin önündeki küçük bahçeye çıktılar. Dante, birkaç gün önce mobilyacı bir kadının bedeninde gelmişti ve yanında Elka için iki iskemle getirmişti. Son güzel havalarını yaşıyordu yeryüzü ve Elka'nın olabildiğince bu havalardan yararlanmasını istiyordu Dante. Hava durumu insanın psikolojisini fazlasıyla etkilerdi ve genç kadın, bu güzel havaları stok yapmalıydı ki kara kış boyunca bu tatlı anıları hatırlayıp güçlü kalsın.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now