-1-

5.4K 429 317
                                    

MER HA BAAAAA!

Uzun zamandır yoktum, birileri demiş öldü şimdi yazsınlar kraliçe geri döndü! Hem de bomba gibi!

BÖLÜM 1

Slyvia ufak bir dağ kulübesinin içinde, saatler önce sönmüş bir şöminenin önünde top gibi kıvrılmış soğuktan kaskatı kesilmiş olan bedenini çaresizce ısıtmaya çalışıyordu.

Ahşaptan yapılma küçük ve dar bir kulübedeydi. Eski bir evdi, ahşap duvarların çoğu uzun yıllar görüp geçirdiğini gösterircesine eskimiş ve bazı yerleri çürümüştü. Esen rüzgârla birlikte çıkan gıcırtılar ve ürkütücü seslerde cabasıydı, her çıkan ses korku filmlerinde fon müziği olarak kullanılabilecek niteliğe sahipti. Zeminin üstünde yine eskimiş birkaç tane halı vardı, hepsinin de üzeri güvelerin geride bıraktığı deliklerle doluydu ve toz kaplıydı, asıl renklerinin anlaşılmasına imkân yoktu.

Etrafı karanlık olmasına rağmen tozlanmış pencerelerden süzülen dolunayın parlak ışığı, içeriyi görebileceği kadar ışık sağlıyordu ve durduğu yerden duvarların köşelerini süsleyen gümüş renkteki örümcek ağlarını yarım saat öncesine göre şimdi daha net görebiliyordu.

Bedeninden aşağı bir ürperti indi. Ev uzun süredir kullanılmamıştı, mobilyaların durumundan içeriyi saran aşırı toz ve pisliğe kadar bu açıkça belli oluyordu, bir de ciğerlerini mahveden berbat küf kokusu vardı. Aşağı yukarı bir haftadır, belki de bir haftadan biraz fazla uzun bir süredir buradaydı ancak küf kokusunu hala daha ilk getirildiği günkü kadar yoğun bir şekilde alıyordu.

Mide bulantısını bastırmaya çalışarak kendine biraz daha sıkı sarılıp vücut ısısını arttırmaya çalıştı ve korkulu gözlerle giriş kapısını gözledi.

Canavarın geri dönmesini istemiyordu.

Slyvia kısacık yirmi üç senelik ömrü boyunca hiç bu kadar korkmamıştı. Bu canavar karışımı insan, tam anlamıyla korku filmlerinden fırlamış gibiydi. Ancak canavarı daha korkunç kılan detay gerçek olmasıydı. Bedeninin yarısı yetişkin bir erkeğe ait iken bedeninin üst kısmı birçok hayvanın karışımından meydana gelmişti. Sanki biri çarkıfeleği döndürmüş ve elleri doğru düzgün iş görmeyen bir terzi tarafından, seçilen hayvanlardan rastgele belli parçalar alınıp birleştirilmiş gibi gözüküyordu. Tam olarak neye benzediğini anlamasını imkânsızlaştırıyordu. İşin daha da tuhaf ve anlaşılmaz olanıysa, Slyvia onun 'insan hali'ni de görmüştü.

Onu evinden kaçırdığı gün adamın kan kırmızı uzun saçları ve tehlikeli akıl sağlığı dışında onu dünya dışı bulmasına sebep olacak herhangi bir anormallik görmemişti. Şimdi ise onu bu şekilde, daha önce hiç görmediği bir hayvanın formunda görmek kadının mantık sınırlarını ziyadesiyle aşıyordu. Bu adam kimdi? Daha da önemlisi neydi?

Bütün bildiklerini bir milyonuncu kez önünden geçirirken bildiği tek şey hiçlikti. Adamın bu görüntüsü ona bir tek arkeoloji derslerinde ara ara karşısında çıkan, Mısır mitolojisindeki Seth'i anımsatıyordu. Seth'in görüntüsü de bu kaçık adamla çok benzerdi hatta birebirdi. Mitolojilerde bile tanrının tam olarak hangi hayvanın kafasına sahip olduğu belirlenememişti, sadece kesin olan bir şey vardı ki tıpkı onun gibi mitleri yaratan kimselerde tanrının birçok hayvan parçalarından bir araya geldiği konusunda hemfikirlerdi.

Slyvia bu konu üzerinde çok düşünmüştü ama inanılır gibi değildi, kulağa çok çılgınca ve sığ geliyordu. Ancak adamın onu kaçırdığı zaman ve sonrasında dedikleri de zihnini bir türlü rahat bırakmamıştı. Ona bir açık arttırma olacağından söz etmişti, planı tam olarak ne kadar korkunçtu bilmiyordu ama adamın gözlerinde anlatırken yakaladığı sinsi parıltılar korkudan ödünü kopartmak için fazlasıyla yeterli olmuştu.

Olimpos'taki AnahtarWhere stories live. Discover now