KAÇMAK MI ESİR OLMAK MI?

406 24 8
                                    

Yeniden merhaba canlarım, hayat nasıl gidiyor bakalım?

BİR AY SONRA

İyileşmek önemliydi ama sağlığımdan çok kaçabilmem için. Artık kaybedecek kimim kalmıştı ki? Tüm ailem ölüydü, ben bile ölü sayılırdım. Nefeslerim daralıyordu bu duvarların içinde. Bir aydır nefes dahi alamıyordum, panjurlar asla açılmıyordu, evde saat yoktu. Gece mi gündüz mü, hava sıcak mı soğuk mu, yağmur mu yağıyor güneş mi var asla bilmiyordum. Resmen saat kavramımı yitirmiştim. Bir parazit gibi sadece beslenip pinekliyordum. Ne yapabilirdim ki başka? Aden evin konumunu öğrenmemem için elinden geleni yapmıştı. Birileriyle iletişime geçmemem için eve internet bile bağlatmamıştı. Kendi telefonu dışında asla telefon yoktu. Onunkini de uyanıkken cebinde, uyurken kilitli bir dolapta tutuyordu. 

Yataktan kalktım, saat kaç bilmiyordum. O yüzden gece mi gündüz mü anlayamıyordum, uykum gelince uyuyor ve uyanınca kalkıp yemek yiyordum. Tüm günlerim böyle geçiyordu. Aden polislerden kurtulmuştu, hastanedeki doktoru kendi tarafına nasıl çektiyse orada da adamları vardı. Ufak bir ceza bile almadan kurtulmuştu. Suçu başkasının üstüne atmışlardı, gerçeği bizden başka kim bilebilirdi ki? Yüklü bir miktar para yatırdığını duymuştum telefonda konuşurken. Çok yüklü bir miktar. Bir ailenin ömür boyu masraflarını karşılayabilecek bir para... Artık tamamen özgürdü, benim aksime. 

Uyku sersemliğinden kurtulmak için banyoya gidip yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda ne kadar berbat göründüğümü fark ettim. Bir ayda resmen solmuştum, bunu bana Aden yapmıştı. Beni resmen bitirmişti. Yok etmişti. Artık duygularımı hissedemiyordum, ne üzüntü ne de mutluluk. Ölmek istiyordum ama ona bile izin verilmiyordu. Evin her yerinde kameralar vardı ve sürekli kontrol ediliyordu. Banyoda bile iki dakikadan fazla kalırsam birisi bakmaya geliyordu. Duş alırken hizmetçi kadın yanımda bekliyordu.

Düşündükçe iyice çıldırıyordum. Yapabildiğim tek şey ağlamaktı, şuan yaptığım gibi. Buradan kurtulmam imkansızdı.

Salona indim, Aden'de peşimden geldi. "Demek yine ağlıyorsun, ne zaman bırakacaksın şunu. İyice sulu göz oldun."

Ona cevap vermedim ve daha çok ağlamaya başladım. Gerçekten aptallaşmıştım, çok tuhaf hissediyordum. "En azından bir pencere açamaz mıyız? Lütfen, dışarıyı görmek istiyorum."

"Olmaz, artık sana yeniden güven kazanana kadar bu olmaz. Zaten çok değil, bu akşam uçuyoruz. Unutmadın değil mi? Eğer bir şey yaparsan o iki kız arkadaşını da öldürürüm. İsimleri neydi, Sude ve Melek değil mi? Hah işte onlar ama bu kez farklı olur. Onları senin yanında, gözlerinin önünde öldürürüm."

"Ölmek istiyorum, ölmeme bile izin vermiyorsun. Dayanamıyorum artık." 

"Artık sana her şey yasak, benden habersiz nefes bile alamayacaksın." Salondaki kilitli dolabı açtı ve bilgisayarını aldı. Telefonundaki internete bağladı ve mailleşmeye başladı. 

"Bu akşam uçuyoruz dedin, şuan saat kaç?"

"Sen bunları düşünme."

"Zaten düşünmeye düşünmeye aptallaştım, okumam için bir kitap bile vermiyorsun. Televizyon izletmiyorsun, aptallaşmamı istiyorsun. Sana bağımlı bir asalak olmamı istiyorsun!" diye bağırdım. "Nefret ediyorum senden, umarım birimiz çok geçmeden ölür."

"Hiç sanmam, uçuşa az kaldı. Sen çıkıp hazırlan."

Yani akşam olmuştu, en azından bunu anlamıştım. "Hava soğuk mu bari? Ona göre giyineyim."

"Sonbahardayız."

Öğrendiğim bu bilgiler bile bana iyi gelmişti, akşam olmuştu ve sonbahardaydık. Birazdan dışarı da çıkacaktık. Normalde her gün yaptığım şeyler şimdi bana büyük bir hediye gibi geliyordu.

İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now