ÖTENAZİ

430 19 3
                                    

Bavulum zaten hazırdı, otelden çıktık ve ilk kez kendi rızamla onun arabasına bindim. Çok garipti, Aden'i kendi rızamla hayatıma sokacağımı hiç tahmin etmezdim. Hepsi Hasan'ın suçuydu, benim elimi bile yedi ayda zor tutan adam Elif'in elini daha ilk günden tutmuştu. Neden böyle yapmıştı anlayamamıştım, insanları hiç tanıyamamıştım. Göründüğünden ne kadar farklıymış meğer. 

"Heyecanlı mısın?" dedi elimi tutarak. Cevap vermedim, konuşamayacak kadar üzgündüm. Tek bir kelime bile edersem ağlayabilirdim. Yalnızca radyodan gelen melodinin tınısına odaklanıyordum. Yoksa gözlerim çeşme gibi açılabilirdi. 

"Her şey yoluna girecek." Elimi dudaklarına götürdü ve öptü. "Merak etme, sana çok iyi davranacağım." Yine cevap vermedim, yalnızca kafamı salladım. 

Semih arıyordu, yine reddettim. Aden bunu görmüştü ve çok memnun olmuştu. Yüzünde bir sırıtış meydana geldi. 

Yaklaşık bir saat sonra eve varmıştık. Yine mekan değiştirmişti. Arabadan inmeden önce ona döndüm. "Söylediklerimi hatırlıyorsun değil mi? Ev hapsi yok, zorla dokunma yok, şiddet yok."

"Hiçbiri yok ve sen de biliyorsun ki terk etme yok. Yoksa çok çirkinleşirim, bu kez gerçekten daha kötü şeyler olur."

"Daha ne olabilir ki?" Çantamı aldım ve arabadan çıktım. Eve girdik, etrafa bile bakmadan onu takip ettim. Bu kez iki kişilik bir yatak odasındaydık. 

"Odamız burası, beğendin mi?"

"Evet ama evlenmeden beraber kalamayız."

"Bu gece başka bir odada kalırım," dedi mahcup bir şekilde gülümseyerek. "Eşyalarını yerleştirmene yardımcı olayım." Bavulumu açtı ve askılara yerleştirmeye başladı. Ben de iç çamaşırlarımı çekmecelere koyuyordum. İşimiz bitince bavulu kaldırdı ve kollarını açıp bana sarıldı. "Mutsuz olmana gerek yok, her şey iyi olacak. Aç mısın? Bir şeyler hazırlatayım mı?"

"Gerek yok, yeni yemiştim."

"Tamam, sen duş al ve rahatla. Ben çalışma odamdayım, birkaç işimi halletmem lazım. Sen de kütüphaneye bakabilirsin, bu kez yasak yok."

"Teşekkürler. Belki ayıp olacak ama daha öncekiler gibi gözetlemesen iyi olur yoksa başından aşağı kaynar su dökerim."

Kahkaha attı. "Söz veriyorum." 

Odadan çıktı ve ben de duşa girdim. Yaklaşık bir saat suyun altında oturdum, kendime gelmem uzun sürmüştü. Çıktığımda hava kararmıştı, pijamalarımı giyindim ve balkona çıktım. Masaya oturdum ve gökyüzündeki yıldızları seyretmeye başladım. Bana tek huzur veren onları izlemekti. O sırada telefonum çaldı, şok içinde arayana baktım çünkü Hasan arıyordu. Açmadım ama reddetmedim de. Kendi kendine çaldı ve sustu. Ardından bir daha aradı, bu kez reddettim. Bir daha aradı, bir daha reddettim. Bir daha... Bir daha... En sonunda dayanamadım ve açtım.

"Ne var?"

"Neredesin sen?"

Güldüm. "Yeni mi fark ettin?"

"Neredesin diyorum?"

O sırada Aden aşağıda, bahçede oturuyor ve sigara içiyordu. "Bekle, fotoğrafını atıyorum," dedim ve ona fotoğraf yolladı.

"Sen delirdin mi? Ondan paçanı kurtarmak için ne kadar uğraştığımızı unuttun mu?"

"Seni ne ilgilendiriyor bu, artık hayatınızda değilim. Ne istersem yaparım. Sana davetiye yollamak isterdim ama Aden istemez."

"Ne davetiyesi?"

"Yarın evleniyoruz." 

"Alya!" diye bağırdı ve hızla telefonu kapatıp uçuş moduna aldım. Bir daha açmayacaktım, yeni telefon alacaktım. Buraya kadardı. Artık Hasan defteri sonsuza kadar kapanmıştı.

İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now