YENİ BİR BAŞLANGIÇ

406 19 7
                                    

Yeniden merhaba, sabahtan beri çok yoğundum. Şuan çok yorgunum çünkü uyandığımdan beri daha yeni oturabildim ve aklıma direkt siz geldiniz. Lütfen bir yorum ve oyu çok görmeyin. İyi okumalar.<3<3 

Semih, Hasan ve Aden'i güvenlikler ayırdılar. Resmen yumruk yumruğa kavga etmişlerdi. Aden'in kaşı ve Hasan'ın da dudağı patlamıştı. Semih'te hiçbir şey yoktu. O zaten eskiden özel korumaydı ve dövüşe alışıktı. Aden'i en çok Semih hırpalamıştı.

"İkinizi de öldüreceğim. Görüyorsunuz, bana hiçbir şey olmuyor. Sırada siz varsınız."

"Resmen tehdit ediyor, hala ne duruyorsunuz?" diye bağırdım güvenliklere ama onlar bile Aden'in kim olduğunu biliyorlardı, dışarı atamazlardı yoksa işlerinden olurlardı. Aden bu hava alanının sahibiyle iş alışverişi yapıyordu.

Hasan beni kollarının arkasına aldı. "Sen sakin ol, her şey düzelecek."

"Buraya gel Alya yoksa neler olacağını biliyorsun."

"Sana ne söyledi? Bu kez neyle tehdit ediyor?" dedi Semih.

"Arkadaşlarımı öldüreceğini söylüyor."

"Onu dinleme, bizimle kal. Gidersen neler olacağını biliyorsun, zaten şuan yurt dışına çıkmak zorunda. Hemen arkadaşlarını arar ve haber veririz. Onların aileleri tedbirlerini alırlar."

"Buraya gel!" diye bağırdı Aden yeniden. "Alya, her şey hazır." Bir anda bakışları hüzünlü bir hal almıştı, onu biraz olsun tanımamış olsam gözlerinin dolduğunu söyleyebilirim. "Lütfen, her şey bizim için hazırlandı. Seni çok seviyorum ve sana ihtiyacım var. Her şeye sahibim, para, şöhret... Ama bir ailem yok, sana ihtiyacım var."

"Yalnızlığını başkalarıyla yok et Aden, ben yokum ve sen de biliyorsun ki aslında hiç seninle olmadım da. Hep beni zorla alıkoydun. Polise gidip seni şikayet etmeyi çok isterdim ama hiçbir işe yaramayacağını çok iyi biliyorum. O kadar acımasız bir adaletimiz var ki her zaman güçlüden yana." Hasan'ın elinden tuttum ve Aden bunu gördüğünde resmen çılgına döndü. 

"Bu kadar yeter, çıkalım buradan." Hasan beni çıkışa doğru çekti.

"Sen gelemezsin, erasmusu unuttun mu?" dedi Semih. "Eğitimin için çok önemli Hasan."

"Olmaz abi, Alya'yı bırakamam." Elimi daha sıkı tuttu.

"Git," dedim Hasan'a sıcacık bakarak. "Seni bekleyeceğim ve söz veriyorum bir kez daha kaçırılmayacağım. Gözün arkada kalmasın."

"Gidemem" diye diretti. "Seni özledim," diye fısıldadı. "Seni çok özledim."

Gözlerim dolmuştu, ben de onu çok özlemiştim ama eğitimi daha önemliydi. Zaten beni kurtarmışlardı. "Lütfen, geri geldiğinde beni bıraktığın gibi bulacağına söz veriyorum."

"Git Hasan, eğitimin çok önemli. Bu senin için büyük bir fırsat."

Hasan derin bir nefes aldı ve kafasını salladı. "Tamam, gidiyorum ama beni beklemeyin. Aden buradayken olmaz. En azından şimdi gidin."

"Tamam." Semih uzandı ve Hasan'a sarıldı. "Kendine iyi bak. Başın sıkışırsa ara beni, tamam mı?"

"Tamam," dedi Hasan ona sarılırken. Sonra da bana gülümsedi ve uzanıp sıkıca sarıldı. O sırada kulağıma fısıldadı. "Umarım baygınken sana söylediklerimi duymuşsundur."

Gülümsedim ve ben de fısıldadım. "Duymamam mümkün değildi. Aynı duyguları hissediyoruz." Artık emindim, ben Hasan'ı seviyordum. Semih'in beni seviyor olmasının bir anlamı kalmamıştı çünkü beni en kötü zamanımda duygusal olarak yarı yolda bırakmıştı. Eğer gerçekten sevmeseydi onu anlardım ama sevdiği halde sadece korktuğu için bırakmıştı. Artık çok iyi biri olmasına rağmen ona asla güvenemezdim. Ama Hasan öyle değildi, bir kere çok sevecen ve neşeliydi. Onun yanında her zaman çok iyi hissediyordum. Üstelik karnımda resmen kelebekler uçuşuyordu. Bu kelebekleri ilk kez hissediyordum, Semih'te hiç hissetmemiştim. Sanırım ona hissettiklerim hayranlıktı, güçlü oluşuna ve yakışıklı görünüşüne hayran olmuştum. Hasanla beraberken her şey daha güzeldi. Etrafa pembe gözlüklerle bakıyor gibi hissediyordum.

Onunla vedalaştık ve hava alanından çıktık. Aden'in zehirli bakışlarını görmezden geldik. O sırada arkadaşlarımı aradım ve olanları anlattım. Beni defalarca aramışlar ama telefon numaram değiştiği için ulaşamamışlar. Ben de onları arayamadım çünkü numaralarını ezbere bilmiyordum. Yanlarına gitmem de çok tehlikeli olurdu, Aden evlerini biliyordu. Her şeyi anlattım ve dikkat etmelerini söyledim. Durumu babalarına anlatacaklardı. 

Arabanın olduğu yere geldiğimizde tam kapıyı açacaktım ki Semih hızlı bir manevrayla bana sıkıca sarıldı. "Gerçekten öldün sanmıştım." O kadar sıkı sarılıyordu ki nefes almakta zorlanıyordum. "Çok kötüydü, bu duyguyu hissetmek berbattı. Kendimize o kadar zor geldik ki, gerçekten cenazeni yapmıştık. Seni gömmüştük."

"Her şey bir oyundu, Aden'in oyunuydu."

"Biliyorum ama yine de burada olabileceğini hiç düşünmemiştim. Gerçekten. Seni çok seviyorum." Sonra pot kırmış gibi geri çekildi, utanmıştı. Yere doğru bakmaya başladı. "Üzgünüm, söylememeliydim."

Gülümsedim. "Artık daha dikkatli olmalısın çünkü böyle bir şey mümkün değil Semih. Boş ver, abla nerede?"

Semih'in suratı düştü. Kötü bir şeyler mi olmuştu? "O maalesef öldü Alya, Aden onu vurdu. Çatışmada, senden hemen sonra vuruldu ve maalesef orada kaybettik."

Nefes alamaz hale gelmiştim. Babam da yaşamadığım hüznü şimdi yaşıyordum. Beni o büyütmüştü, annemi kaybettiğim için bana anne olmuştu. Şimdi o kadar kötü hissediyordum ki sanki annemi ikinci kez kaybetmiş gibiydim. "Tüm ailemi mahvetti, hepsini mahvetti."

"Aden böyle."

"Aden değil, bunu babam yaptı. Şimdi öldü ama hala ailemi mahvediyor. Her şey onun suçu." Kendimi tutamıyordum, ağlıyordum. Canım o kadar acıyordu ki, onu bir daha görememek... O kadar zordu ki...

Neyse ki yol uzundu, eve varana kadar biraz toparlanmıştım. Derin bir nefes alıp arabadan indim.

"Daha iyi misin?" dedi Semih. Kafamı evet anlamında salladım. "Seni gördüklerinde şok olacaklar, hepsi seni ölü sanıyor." Kapıyı çaldı ve Aysun abla açtı. Beni gördüğünde birkaç saniye öylece bakakaldı. 

"Kız sen mezardan mı çıktın?" dedi bağırarak. Hala şok içinde bakıyordu. Onun sesine tüm ev halkı toplandı. Herkes şok içindeydi. 

"Sen ölmemiş miydin?" dedi Orhan gülerek. "Nasıl oldu bu?"

"Ya bir sarılır insan, hayalet görmüş gibi bakıyorsunuz."

"Ne bilelim hayalet olmadığını?" dedi Aysun abla. Parmağıyla bana dokundu. "Vallahi hayalet değilmiş. Kız gel bir sarılayım, çok özledim seni. Vallahi çok ağladım, çok üzüldüm. Meğer bizim kız yaşıyormuş."

"Evet, bunu duymak bana iyi gelmişti. Artık onların "bizim kız" ıydım. Bir ailemi kaybetmiştim ama ikincisini kazanmıştım. Bu ailede olduğum için o kadar mutluydum ki bu zamana kadar babamla yaşadığım vakitlere acıyordum. O evde o kadar acı çekmiştim, o kadar yalnız kalmıştım ki Aysun abla ve ailesi bana merhem gibi gelmişti. Samimiyeti çok özlemiştim, resmen büyü gibiydi.

"İçeri gel de şu işin aslını anlat," dedi bana. Hep beraber içeri girdik ve her şeyi anlattım. Duygu karmaşası yaşıyorlardı, her anlattığımda yüz mimikleri biraz daha geriliyordu. Tam bitirdiğim sırada kapı çaldı. Aysun abla kalkacaktı ki onu durdurdum.

"Dur, sizin kız kapıyı açar," dedim gülerek.

O da güldü. "Hadi aç bakalım bizim kız."

Kapıyı açtığımda büyük bir şokla Hasan'a baktım. Her zaman ki gibi, bembeyaz ve inci gibi dişleriyle gülümsüyordu. Onun güler yüzlü olması beni büyülüyordu. "Sen gitmedin mi?" dedim şok içinde.

"Nasıl gidebilirim?" dedi nefes nefese. Beni daha çabuk görebilmek için koşmuştu belli ki. "Sana yeni kavuştum, nasıl gidebilirim Alya?" Bana uzandı, belimden kavradı ve havaya kaldırıp döndürmeye başladı. "Seni çok seviyorum."

Bu cümle bana ömür boyu yeterdi. 'Seni çok seviyorum'


Arkadaşlar Semih'i mi daha çok seviyorsunuz yoksa Hasan'ı mı?

İMKANSIZ AŞKWhere stories live. Discover now