10. Bölüm | DAVETSİZ MİSAFİR

27.2K 561 148
                                    

SELAM!

Bölüm şarkıları:

Kaan Boşnak, İçi Dolu Herşeyim

Mabel Matiz, Fan

Sia, Never Give Up


10. Bölüm: Davetsiz Misafir


"Ay Parçası."

Eski bir efsaneye göre Ay, Güneş'e meftun olmuş. Güneş'in güzelliğini izleyip, onun ışığında hayat bulurmuş. Karşılıksız aşkı Ay'ı yormaya gün geçtikçe hasta etmeye başlamış. Güneş ışığıyla herkesi büyülermiş ama ona dokunmak yasakmış. Ona dokunanı küle çevirirmiş güzellik saçan ışığı. Ay bir gün cesaretini toplamış ve Güneş'e yaklaşmak istemiş.

Ay, Güneş ile Dünya'nın arasına girmiş. Tek gayesi sevdiği Güneş'e yaklaşmak, onun ateşiyle küle dönmek ve onun aşkıyla küllerinden doğmakmış. Bizim Güneş tutulması olarak adlandırdığımız olay aslında Ay ve onun imkansız aşkının sonucuymuş.

Tabii bu efsane ne kadar doğru bilinmez, annem bana hamileyken duymuş bu hikayeyi ve çok etkilenmiş. Ona göre ben büyük aşkının ona armağanıymışım. Ay'ın aşkına, hayran kalan annem kendini görmüş bu efsanede. O da meftunmuş babama. Ben ikisinin bir parçası olduğum için bana Ay Parçası, anlamına gelen Mehir ismini koymuş. Babam anlamıştı eskiden, doğduğum gün hastane odasında kollarında beni izleyen annem, "Teni bembeyaz Ay gibi parlıyor. Ay parçam benim. Mehir... Mehir olsun kızımızın ismi." demiş babama aşkla bakarken.

Berkan gözlerime bakarken, zihnimden geçen onca düşünceden habersizdi. Aklımdan geçenleri okumak ister gibi dikkatle gözlerime bakıyordu. Dolan gözlerimi gizlemek için bakışlarımı kaçırdım. "Neden öyle seslendin bana Berkan?" diye mırıldandım. Gözlerim mutluluktan dolmuştu çünkü ismimin anlamını öyle içten söylemişti ki... Bana hep öyle seslensin istedim. Zihnimdeki dilek ağacına kırmızı pamuk bir ip bağladım ve tekrar ettim. "Bana hep öyle seslensin."

Eli hala yanağındaki elimin üstündeydi. Elimi tutup yüzünden uzaklaştırdı. "Mehir, Ay Parçası demek." deyip es verdi. Gözlerini kapatıp açtı ve gözlerime alelade bir şeye bakıyormuş gibi baktı. Yine ruhsuz heykel haline dönmüştü. "Sadece isminin anlamını söyledim. Fazla anlam yükleme küçük tutsak." deyip yataktan kalktı. "Kahvaltını bitirince aşağıya gel."

Kapıyı doğru yürürken sözlerimle durdu. "Ben eli kan kokan bir katile hiç bir anlam yüklemem Berkan Uraz. İçin rahat olsun." Sırtı bana dönüktü ama gerilen sırt kaslarından sinirlendiği belli oluyordu. Dönmedi. Kapıyı açtı, çıktı ve gitti.

Bana ise aralık kalan kapıdan gidişini izlemek düştü.

Ruhu tükenmiş küçük bir kadını yoruyordu farkında olmadan. Burukça tebessüm ettim. Tepsiyi sehpaya bırakıp, yatağa uzandım. İştahım kaçmıştı. Uyumak istiyordum ama antidepresanlarım olmadan düşünceler beni boğuyor ve uyumama engel oluyordu.

4 dakika 28 saniye uyumak için yatakta debelendim. Uyuyamayacağımı anlayınca istemeyerek yataktan kalktım. Kahvaltı tepsisini alıp odadan çıktım. Merdivenleri inerken, salondan gelen sesleri duydum. Rüya'nın sesiydi. "Abi nolur izin ver. Lütfen lütfen lütfen." diye kedi gibi miyavlıyordu. Ne için izin istediğini pek merak etmiyordum. Salonun kapısından geçip, karşısındaki mutfağa girdim. Merdivenden inince geniş bir hol karşılıyordu. Sol tarafında salon Sağ tarafında mutfak vardı. Mutfak ve salon karşılıklıydı ama aralarında mesafe vardı.

KAN VE ZEHİR Donde viven las historias. Descúbrelo ahora