17. Bölüm: KUKLACININ OYUNU

27.8K 557 579
                                    

Hellü! Nasılsınız Ay Parçalarım? Bölüm sonunda bekliyorum sizi <3

Keyifli okumalar!

🌙

17. Bölüm: Kuklacının Oyunu

İpe bağlı kuklalar, kurtuluş için çırpınır dururlar.

İpe bağlı kuklalar, kalplerinden zincire vurulmuş, Kurtulamazlar.

İpe bağlı kuklalar, merhametsiz kuklacının oyununa figüranlar.

İpe bağlı kuklalar, acıyı kanatlarına asar uçamazlar.

İpe bağlı kuklalar, kurtulmak için çırpınır dururlar.

İplerin izin verdiği kadar hareket etmeye tutsakdırlar. Kuklacının çektiği yöne savrulurken, ağlayamazlar.

Kendi hayatının, herkesi oldun mu hiç?

Söyle küçücüğüm, İpe bağlı kukla nedir bildin mi hiç?

En büyük parçan, en büyük yaran oldu mu hiç?

Kendi hayatının herkesi, ipe bağlı kuklası olduğunu anlayınca, acının binbir yüzüyle tanışıyor kişioğlu.

Elimdeki defteri kapattım. Deri ciltin üzerinde elimi gezdirdim. Yazdıklarımı aradan zaman geçince okuyordum ve o an ağladığım yaraların, kabuk bağladığını anlıyordum. Günlük tutma alışkanlığım yoktu ama bazen içim çok dolduğu zaman, defterle dertleşiyordum. İçimdeki zehri mürekkeple karıştırıyor, deftere akıtıyordum huzmesini. "Beni yine şaşırttın." Defterden başımı kaldırıp, Berkan'a baktım. "Ben seni hep şaşırtacağım. Buna alış ve şaşırmayı bırak Ay Parçası." Derin bir nefes aldım. Kız kulesinde çay içmiş ve eve geri dönmüştük. Dönüşte konuşmuştuk ama her daim olduğu gibi istemediği soruları es geçmişti. Hava kararmaya başlamıştı biz yoldayken.

İtalya'ya gideceğim, demişti. Nedenini söylememişti. Eve gelince, direkt benim kaldığım odaya çıkartmıştı beni. Yatağın üzerinde bana ait bir bavul vardı. İçinde özel eşyalarımı, en sevdiğim kıyafetlerimi ve laptopumu bulmayı beklemiyordum ama bulmuştum. Her geçen gün, beni biraz daha tutsağı eden adama, hayranlık besliyordum. Hislerim ne kadar tutarlı bilinmez, karmaşık bir boncuk yığınından halliceydi içim. "Olanlar çok çelişkili. Hem beni özgür bırakıyorsun..." derken, getirdiği eşyalarımın içinden laptopumu gösterdim. "Hem de bırakmıyorsun." Kurduğum cümle bile mantıksızdı. Yaşamamız ise ultra mantıksız. Yaslandığı duvardan çekilip yanıma, yatağın kenarına oturdu.

"Evet, seni özgür bırakıyorum ama bırakmıyorum."

"Anlam yükleyeyim mi?"

"Fark eder mi?"

"Etmez mi?"

"Etsin mi?"

Kaşlarım derince çatıldı. "Soruma soruyla yanıt verirsen, bu böyle uzar gider." deyip, yanaklarımı şişirdim. "Önemli bir konu var." Komodine uzanıp, üzerindeki dosyayı aldı. Bana uzattığı dosyayı, aldım elinden. "Bu ne?"diye, sordum dosyayı açarken. "Bana, bir sözleşme yapalım, demiştin. Hatırlıyor musun?" O gün canlandı kafamın içinde.

"Sözleşme yapacağız. Kısa süreli tutsaklığım boyunca bu evde hapis gibi yaşayamam. Sözleşmedeki maddeleri beraber belirleriz. Sen beni bırakana kadar, yani ben gerçek evime dönene dek bu sözleşme bizim pusulamız ve birbirimize güven senedimiz olsun."

KAN VE ZEHİR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin