12. Bölüm: DEJAVU

26.5K 499 90
                                    


Bölüm şarkıları:

Taylor Swift, Blank Space

Demet Akalın, Giderli Şarkılar

Teya Dora, Džanum

12. Bölüm: Dejavu

Romeo ve Juliet'in aşk dedikleri şey. 6 kişinin ölümüne sebep olan, 3 günlük bir macera olmasaydı belki de aşka  inanabilirdim.

Romeo bana göre bencil herifin tekiydi. Rosaline'i unutmak için Juliet'i kullanmış ve küçük bir kızın duygularıyla oynamıştı. Shakespeare, Romeo ve Juliet'i yazarken acaba aşk için ölümün dahi göze alınacağını mı yoksa, aşkın felaket getiren lanet bir his
olduğunu mu anlatmak istemiş?

Shakespeare yaşamadığı ve yaşasa dahi onunla konuşamayacağım için bu sorumun cevabını asla alamayacaktım.

Aşk anlaşılması güç bir savaştı. İnsanın kalbi ve aklı arasında yaptığı bir seçimdi. Eğer ki aşık olsaydım kalbimin sesini sonuna kadar kısardım çünkü insana en büyük zararı sevdikleri verirdi. Ben kırılmaktan korkan küçük bir kadından ötesi değildim. Bu dik duruşumun, umursamaz tavırlarımın sebebi belki de buydu.

Korku.

"Ne düşüyorsun o kadar dalgın güzelim?" Berkan'ın yumuşak nefesi boynuma çarpıyordu. Sesini duyabilmem için kulağıma yaklaşmıştı ve bedenlerimiz çok yakındı. Kollarımı boynuna dolayıp, elimi yanağına koydum. "Yaa güzelin miyim gerçekten?" dedim 'a' harfini uzatarak. Yanağını yavaşca okşarken, masum olduğunu düşündüğüm bir ifadeyle gözlerine bakıyordum. Berkan gülerek yüzüme düşen perçemimi kenara çekti. "Seni çözdüğümü düşünüyorum ama bir şey yapıyorsun... Sonra başka bir yanınla tanışıyorum." dedi elini yanağımdan çekmeden. Bakışları düşünceli görünüyordu. Gülerek elimi göğsüne indirdim. Kalbinin üzerine elimi koydum.

Elimin altında atan kalp tuhaf hissettiriyordu. "Oha senin kalbin mi vardı?" dedim şaşkınlıkla. Berkan gözlerini devirmişti. O konuşmayınca yüzümü yüzüne yaklaştırdım. "Ceza mı çekmek için sabırsızlanıyorum." dedim dudaklarına bakarken. Adem elması hareket etti. Yutkunmuştu. Belimdeki eli gevşeyince, gülerek göğsünden ittim. Kokteyl masasındaki içki dolu kovayı elime aldım. "İçki karışımından bahsediyordum!" demiştim kovayı başıma dikmeden hemen önce.

Boğazımı yakıp geçen sert sıvı midemi yakıyordu. Nefes almadan içtiğim için dudaklarımın kenarlarından içki akıyordu. Tek nefeste bitiremeyeceğimi anladığım için kovayı sertçe masaya koydum. Başım dönüyordu. Kanıma karışan alkol bedenimi gevşetmişti ama midem bulanıyordu. Çok mu içmiştim? Yerimde sallandığım için masanın kenarına tutundum düşmemek için. Kahkaha atarak tekrar kovaya uzandım ama Berkan benden önce davranıp kovayı aldı. "Neden alıyorsun? Cezamı çekeceğim. Ver hadi!" dedim gülerek. Başını iki yana salladı. "Cezanı sonraya saklıyorum ben. Merak etme." dedi imayla. Kaşlarımı çatıp orta parmak gösterdim. "Rüyanda görürsün!" diye bağırdım. Edepsiz herif. "Beraber görürüz." deyip beni tiye aldı. Ona arkamı dönüp lobinin merdivenlerine ilerledim. Hafif sallanarak yürüyordum ama keyfim yerindeydi çünkü artık kafamdaki sesler susmuştu.

"Nereye gidiyorsun? Ayakta zor duruyorsun." Berkan'a baktım omuzumun üzerinden. "Dans etmek istiyorum." dedim mesafeli bir sesle. Ona hala sinirliydim. Neden sinirli olduğumu unutmuştum ama sinirliydim. Gözlerini incelemeye başladım. Karanlıkta çok güzel parlıyordu. "Gözüm üzerinde. Bu halde beceremezsin ama kaçmayı aklının ucundan bile geçirme, her yerde adamlarım var." dedi uyarıcı bir tonlamayla. Gözleri niye bu kadar güzeldi? "Hah?" diye mırıldandım ne dediğini anlamadığım için. Berkan iç çekip deri koltuğa oturdu. "Git ve eğlen." dedi koltukta geriye yaslanmıştı.  

KAN VE ZEHİR Where stories live. Discover now