18. Bölüm | OYUNCAK MÜZAYEDESİ (PART 1)

22.1K 392 116
                                    

CIAO!

İyi okumalar, bölüm sonunda bekliyorum <3

🌙

18. Bölüm: Oyuncak Müzayedesi
(PART 1)

Av ve avcı.

Doğanın temel kanunu, beslenme zincirine dayalıdır. Ya avcı olur; avlarsın karşındaki yaratığı, ya av olur avlanırsın.

Yırtıcı kana susamış, bir köpekbalığının yadsınamaz gücünün, galibiyeti muhakkaktır. Kandan beslenen köpekbalığı; insan eti yemez ama öldürmeye meyillidir. Kandan haz alan bu yaratık, avının acısını önemsemez ve onu saniyeler içinde paramparça eder.

Berkan'ın cinayetleri bende bu hissi uyandırıyordu. Tek başına bir vahşet yaratıyordu. Vahşi bir köpekbalığının iç güdülerinin, izleri vardı kurbanlarında.

Tepemizde dikilmiş dik dik ona bakan Pars'a kilitlenmişti bakışları. Gözlerindeki ışıltı, kan isteyen bir yaratıktan halliceydi.

Yahut bunlar, benim varsayımlarımdan ibaretti.

"Mehir?"

"Ne işin var burada Pars?" diye mırıldandım. Şaşkınlık dalgası bedenimi sarmıştı.

Birbirine dikkatle bakan, iki adamın arasında mekik dokuyordu bakışlarım. Berkan, olsa olsa avcı olurdu. Pars'ın av olup, olmayacağı konusu şaibeliydi. Kıvrak zekası, onu av olmaktan sıyırırdı ama acımasız bir katili avlayamazdı. En azından ben öyle öngörüyordum.

Hayatın küçük oyunlarından biri mi, bilmemekle beraber Pars ile, İtalya'ya giden bir uçakta karşılamamız tesadüfen fazlası gibi geliyordu. Karşımdaki boş koltuğa oturup, Berkan ile göz temasını kesti ve bana baktı. "Bir görev için İtalya'ya gidiyorum ama sizinle karşılaşmak büyük süpriz oldu!" deyip kinayeyle, geriye yaslandı. Yüzündeki kibirle harmanlanmış hırs kırıntıları, sadece Berkan'a baktığında parlıyordu.

Berkan alayla gülerek başını iki yana salladı. "Görev gizliliği anlayışına hayran kaldım ajan! Herkese karşı bu kadar şeffaf mısın, yoksa oltandaki yemlerle ava mı çıktın?" Alaylı tınısı son cümlede bıçak gibi kesilmiş,yerini sert bir ton almıştı. Pars, ayağa kalkıp, "İyi yolculuklar." dedi. Yanımızdan giderken, Berkan'ın havada asılı kalan sorusunu kafamda tarttım.

Bir çok olasılık vardı ama haklı olabilirdi. Pars, mesleğine aşıktı ve cidden iyi bir ajandı. Görevini yahut kimliğini asla riske sokmazdı. Şuan bize yem atmaya çalışıyor olabilirdi ama neden? İçimden bir ses, konunun Poyraz'ın cinayetinden fazlası olduğunu haykırıyordu.

"Bana Pars'ın seninle uğraştığını söylemiştin. Neden peşinde?" Gözlerimi kısarak, hafif yan döndüm ve ona baktım. Yüzündeki ifade, sorumu beklemediğini öne sürüyordu. "O bir ajan ve ben..." Kulağıma eğildi, sıcak nefesini boynuma değiyordu. Sadece benim duyacabilecegim bir tonda, "Bir katilim. Sence neden peşimde?" Kaşlarım çatıldı. Ona, hep bu gerçeği haykırıyordum ama ondan duyunca, kötü hissetmiştim. Boğazıma bilenen düğüm, yutkunmamı engelledi. Ayağa kalktım. "Lavaboya gideceğim." Onu arkamda bırakıp, yürüdüm.

Lavabo kabinine girip kapıyı kapattım. Soğuk suyla yüzümü yıkadım. Aynadaki görüntüme baktım. Yüzümden boynuma su damlaları akıyordu. Üzerimde hala dün gece giydiğim kıyafetler vardı. Berkan, üzerimi değiştirebilirdi ama yapmamıştı. Özel alanıma saygı duymuştu. Dudağım kenarına, silik bir tebessüm bulaştırdı düşüncelerim.

KAN VE ZEHİR Where stories live. Discover now