14. Bölüm: MASALIN ÖTEKİ YÜZÜ

25.2K 512 174
                                    

Bu bölüm şarkı koymadım ama eğer okurken dinliyorsanız, koymaya devam edeceğim eskisi gibi <3

14. Bölüm: Masalın Öteki Yüzü


Adı özgürlük, bir tablo çizdim. Tuvali zihnim, boyası düşlerim olan bir sanat eseri. Özgürlüğe koşan ayaklarımın beni, mahkumiyete hapsedeceğini hiç varsaymadım.

Olasılıklar vardı hayatta. Hiç bir şey durduk yere olmuyordu. Bir yaprak dahi sebepsiz kımıldamazken, bazı şeyleri kaderin üstüne yıkmak yanlıştı. Karşımızdaki yollar birer olasılıktı. İrademizle bir yol seçer, o yolun sonuçlarına katlanırdık.

Bende bir seçim yapmıştım.

Gökyüzünün incisi dolunayın altında, ondan kaçmıştım.

Deniz kenarında yürürken, arada durup arkama bakıyordum. Gelmiyordu peşimden. İstediğim olmuştu.

Yanağıma süzülen yaşı, elimin tersiyle sertçe sildim yürürken. İstediğim olmuştu bu kez gerçekten. Günlerdir tek gayem özgürlüktü. Şuan özgürdüm. Neden bu aptal yaşlar durmuyordu? Yürümeyi bırakıp arkama baktım.

Yoktu.

Çok fazla yürümüştüm, arkamda gölgesi dahi görünmeyecek kadar çok. Saat geç olduğu için, etrafta pek kimse yoktu. Bir kaç genç ve bankta oturan yaşlı bir teyze vardı. Dalgın bakışlarla denizi izliyordu. Aklar düşmüş saçını, yerden sıkı bir topuz yapmıştı. Yüzü buruş buruştu ama dik duruyordu. Küçük adımlarla banka yaklaştım.

Sessizce teyzenin yanındaki boş yere oturdum. "Merhaba telefonunuzu kullanabilir miyim?" diye sordum teyzeye. Teyze gülümseyip başını salladı. Çantasından telefonunu çıkartıp bana uzattı. "Bir derdin mi var kızım?" diye sordu sevecen bir tavırla. İç çekip telefonu aldım. "Sorunsuz insan mı var ki?" derken burukça tebessüm ettim. Ayla'nın numarasını tuşladım bugün ikinci kez. Üçüncü çalışta telefonu açtı. Rahat bir nefes aldım. "Ayla gelip beni alır mısın?" diye mırıldandım etrafa bakarak. "Geliyorum hemen. Neredesin sen?" Etrafa bakıp gördüğüm tabeladaki adresi söyledim ve telefonu kapattım. "Teşekkür ederim." deyip telefonu uzattım yaşlı kadına.

Denize bakarken, bakışlarım gökyüzüne kaydı. Dolunay gitmiş ay hilal şekline bürünmüştü.

"Ay Parçası."

Berkan'ın sesi yankılandı zihnimde. "Ay Parçası." diye fısıldadım kendi kendime. Çok anlamlı bir sözdü. Bundan bir hafta önce, isminin anlamını adamın biri söyleyecek ve çok hoşuna gidecek deseler inanmazdım. "Sevda çukuru kavislidir. Girişi kolay kaçışı zordur kızım." Duyduğum sesle irkildim. Yanımdaki teyzeye baktım. Denize bakıyordu hala. "Ne demek istediniz?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Teyze bana dönüp burukça gülümsedi. "Sen sevdalı değil misin?" Sorusuna düşünmeden başımı iki yana salladım. "Değilim." Teyze elimi tutup avcuna aldı. Kaşlarımı çattım. "Na-" Teyze sözümü kesti. "Kaçmışsın ama kendinden." derken avcuma bakıyordu.

Parmaklarını avcumda gezdirip konuşmaya devam etti. "Gitmek istiyorsun buralardan ama gitme. Dost sandıkların yılan, etrafında geziniyor. Düşman sandığın koruyucun." El falı bakıyordu. Merak ettiğim için müdahale etmedim. Fala inanmam ama merak etmekten geri duramayanlardanım. "Kan görüyorum. Sevdiğin birinden kan akacak." Kaşlarımı çattım, bedenim gerilmişti. Hızla avcumu kapatıp, elinin içine aldı. Gözlerini kapatıp sure mırıldandı. Gözünü açarken, elimi bıraktı.

"Ne demek sevdiğin birinden kan akacak?" diye sordum sertçe. Teyze ayağa kalkıp bana baktı. "Zamanı gelince anlayacaksın." Elini yanağıma koyup hafifçe okşadı. "Vakit var. Vakti gelince anlayacaksın dediklerimi kızım." deyip beni sorularla baş başa bıraktı ve gitti.

KAN VE ZEHİR Where stories live. Discover now