15

2.1K 108 6
                                    

Medya- Aras'ın giydikleri

———

Mekana girip boş olan cam kenarındaki masaya doğru geçtik.

Boğaz kenarında güzel bir yere gelmiştik. Burayı biliyordum ama daha gelmek nasip olmamıştı. İçerisi sütlü kahve ve kahverengi ile güzel bir uyum içindeydi. Ara ara yeşillikler ve beyaz tablolar ile güzel bir yere dönüşmüştü.

Sandalyemi çekip oturduğumda masamızın deniz manzaralı olması beni mutlu etmişti. Peşiminden gelen garson önümüze menüleri bırakırken Aras bakmaya fırsat vermeden iki kişilik serpme kahvaltı istemişti.

Çocuk masadan ayrıldığında Arasın öpmekten kıpkırmızı olan dudaklarına baktım. Yanaklarımın kızardığına emindim şu an ama o öyle geldiğinde kontrolü kaybetmiş ve üzerine saldırmıştım adeta garibim ise aynı açlıkla bana karşılık vermiş olsa da yine de utanıyordum işte.

"Gerçi biz sabah kahvaltımızı yapmıştık serpme bize fazla gelebilir ama olsun."

Yaptığı ima ile daha fazla utanmıştım yerin dibine girmek istiyorum şu an adeta.

"Senin suçun benim bir suçum yok canım."

Hafif kıkırdadığında sırtını geriye yaslayıp oturduğu yerde iyice yerleşti. Tek kolunu sandalyenin yaslanma yerine koyup konuştu.

"Anlatsana bebeğim benim suçum neymiş öğrenelim birlikte."

Şu an daha da utanmam için bilerek yaptığına emindim ama buna kanmıcam ve takır takır anlatıcam görücek o.

Masada onun aksine ona doğru yaklaşıp cümleye başladım.

"Şöyle ki sen hangi ara duşa girip çıktıysan sonrasında belinde sadece bir havlu ile geldiğin için ve Allah var yukarıda mükemmel bir fiziğin olduğu için dayanamayaraktan yapıştım dudaklarına. Eh hiç şikayetçi gibi davranma öpüşüp bitire bilirdik ama sonrasında kendimi çıplak ve yatakta buldum sayende."

Gülümseme sırası şimdi bana geçmişti. Karşımda dumura uğramış bir Aras vardı ve bu surat ifadesi ona çok yakışmıştı.

"Yavrum ben bu kadar uzun süreceğini bilmiyordum ki açlıktan bayılmadığımıza dua edelim biz."

İkimizde gülmüştük. Bu konuda haklıydı nasıl bir doyumsuzluksa 1 saat kadar sürmüştü.

Mekanın dört bir yanına dağılmış olan müşteriler ve çoğunum teras kısmında oturmasından kaynaklı bu kadar rahat konuşabiliyorduk yoksa asla böyle rahat olamazdık.

Önümüze gelen tabaklarla yavaş yavaş yemeye başlamıştık. Aras bardağıma çay doldurup uzatırken ne kadar acıktığımı yeni yeni anlıyordum.

Bana fırsat bırakmadan tabağıma gelen yiyecekleri dolduruyordu. Bana tekrardan ne kadar değerli biri olduğumu hissettiriyordu. Onunla tanıştığım bu hissi çok sevmeye başlamıştım ve beni buna alıştırmasa iyi olurdu.

Tüm yiyecekler geldiğinde güzel, sakin ve mutlu bir şekilde kahvaltımızı yapmaya başladık. O ara ara bana takılıp gülüyor ben ise sinirli şekilde ona bakıyorum ve o bu durumdan deli gibi zevk alıyordu.

Mekana giren kişinin telefonunun çalmasıyla refleks olarak kafamı oraya doğru çevirmiş bulundum. Keşke bulunmasaydım gördüğüm kişi yüzünden.

Adını bile bilmediğim kumam evet kumam. Karaktersizin beni aldattığı çocuk gelmişti.

"Dünya bu kadar küçük olmamalı ya." Diye fısıldarken Aras ne demek istediğimi anlamak istercesine gözlerimi takip edip baktığım yere doğru baktı.

"Neden yavrum kim bu tanıyor musun?" Merak ettiği her halinden belli oluyordu çocuğun.

Bakışlarımı tekrar Arasa çevirdim uzatmaya gerek yoktu bilmek hakkı sonuçta.

"Kumam hayatım." Elindeki çatalı bırakıp ellerini havaya kaldırdı.

"Yemin ederim kuman yok." Attığım kahkaha sonucu birkaç kişi gözlerini bize dikmişti. Adını bilmediğim o çocukta dahil. Beni fark ettiğinde dahada dikkatli bakmıştı bana ve sevgilime.

Arasa olduğundan uzun bir süre bakıp süzmüştü belliki beğenmişti. Bu çocuğun benim sevgililerime karşı bir olayı vardı ya yanımda duran ağacı bile beğenecek durumda karaktersiz.

"Pardon aşkım eski kumam demeyi unuttum."

Bakışlarını tekrar ona çevirip süzdü ve anında tekrar bana baktı.

"Uzaktan bile ona bin basacağın belli oluyor bebeğim. Hem kusura bakma ama iyi ki aldatılmışsın yoksa şu an seninle olamazdım ve çok büyük bir şey kaçırırdım."

Gülümseyip kimsenin bakmadığından emin olup masada duran elini tuttum.

"Seni seviyorum bu kadar kısacık sürede olsa bile."

Tuttuğum elimi alıp öpücük kondurup gülümsedi.

"Ben de seni seviyorum."

Sanki biri sizi çekiyordur ve siz bunu hissedersiniz ya şu an öyle hissediyordum ve bunun kim olduğunu az çok tahmin ediyordum. Yinede elimi Arastan çekip garsonun geldiğini işaret ettim.

Biraz daha oturduktan sonra Arasla hesabı hangimiz ödeyecek konusunda inatlaşmıştık birazda benim yüzümden çünkü sürekli onun ödediğini öne sürerek ödemesine engel olmaya çalışmıştım kendimce plan yapıp lavaboya gidermiş gibi yaparak ödeyecektim ama kurnaz bir insan olduğu için arkamdan hemen hesabı isteyip bir şekilde engel olmuştu.

"Buradan sonra ne yapacağız bakalım yavrum?"

"Benim artık yavaştan taşınmaya başlamam gerekiyor ama o eşyaları istemiyorum. Bu yüzden yeni eşyalar bakmam lazım eskileri 2. Elde satmak için uygulamaya koydum bile."

"O zaman istikamet alışveriş merkezi."

Mekandan ayrılırken söylediği cümleyi bizi dikkatle dinleyen eski kumam duymuştu ama pekte önemi yoktu.

"İstersen sen eve geç yorulma sabah yoruldun zaten." Diyerek güldüm.

"Sen de en az benim kadar yoruldun hem yeni evini benimle birlikte düzmek istemez misin?"

Sanki tarih tekrar ediyordu. Umarım ayrılmayız ve ben yine ev taşımak zorunda kalmazdım. Yeni evimde de Arası bolca hatırlayacağım eşyalara sahip olacağım gibi duruyor çünkü.

"Tabi ki isterim hayatım gidelim o zaman."

Hız kesmeden diğer bölüme geçiyorum desteklerinizi esirgemezseniz sevinirim öptüm

İZ [bxb]Where stories live. Discover now