28

1.6K 90 57
                                    

Hani küçüklüğümüzde annemiz bizi sobanın yanında leğende yıkardı ya bir tarafta kaynar su vardır diğer tarafta ise soğuk su ve annemiz bu iki suyu karıştırıp ılık yaparak bizi üşümeyelim diye sobanın yanında yıkardı. 

Şimdi ise hayatımı bu iki su çeşidine benzetiyordum. Hayatımın bu evrelerine kadar hep ılık suyun içindeydim. Fakat işler lise ve üniversite yıllarında değişmeye başlamıştı. Sanki her iki suda yıllar geçtikçe kaynamaya başlamıştı ve şu an en kaynar hallerindeydiler. O içimdeki küçük çocuğun başından aşağı kaynar sular dökülüyor içimde canı yandığı için çığlıklar atıyordu. 

Elimdeki telefon yere düşerken gözlerimi kapattım. Herkesin dediği gibi bunların bir kabus olmasını istiyorum kötü bir kabus ve şimdi Aras'ın beni 'uyan bebeğim geçti sadece bir kabustu sakin ol ben buradayım.' diyerek bana sıkıca sarılmasını ve beni uyandırdığı kısma geçmeliydim. 

Kabullenemiyordum bu kadarını artık kabullenemiyordum. "Efe." 

Eskiden duyduğum ve beni konuşmasıyla bile heyecanlandıran adamın sesi sadece parçalanan kalbimi eline aldığı tokmakla daha da tuz buz ediyor gibi hissettiriyordu. "NEDEN?" 

Akan göz yaşlarımın arasından çıkan tek kelime. Neden? Kapattığım gözlerimi açıp ona diktim. Bir zamanlar aşkla baktığım adama. 

Ellerimi göğsüne koyup ittirdim onu. Tekrar bağırdım aynı şekilde. Sanki yaramazlık yapmış bir çocuk gibi başını aşağı eğmiş öyle duruyordu. Bu duruşu beni daha çok sinirlendirirken evin içinde kendime hakim olmaya çalışırken turladım. "Konuşsana amına koyayım neden lan neden? Az önce bana demediğini bırakmadın beni orospu yerine koydun bir bok yapmadığım halde." Sinirle karışık gülerken evin içindeki bir bibloya çarpmamla düşüp kırılması benim boş bakışlarımı karşılarken onu biraz daha kendine getirmiş gibi gözüküyordu. Derin bir nefes alıp göz yaşlarımın arasında devam ettim konuşmaya. 

"Senin bu yaptığın orospuluk bile değil ne biliyor musun? KARAKTERSİZLİK." Bakışlarını bana çevirip önüme gelip kollarını bana doladı. Ben kollarının arasından çıkmak için cebelleşirken o beni bırakmamaya yemiş etmiş gibi kemiklerim kırılacak derecede sıkıyordu. "Yalvarırım ne olursun beni bir dinle." 

Kollarından kurtulamayacağımı anladığımda cebelleşmeyi bırakıp kafamı başka bir yere çevirerek öyle durdum. Komikti hem de fazlasıyla bir o kadarda acınasıydı tabi ki. Bir zamanlar kollarında olmak için canımı vereceğim bu adam şimdi sardığı kolları ile vücuduma değdi her yer bir ateşmiş gibi yanıyordu. Eskiden beni sakinleştirecek olan bu sarılma şu an sadece öfkeme öfke katıyordu. Yakın arkadaşım sandığım o kıza değen bu kollar. 

"B-ben istemedim seni aldatmayı gerçekten. Ben sana bunu yapmazdım Efe biliyorsun ben seni çok seviyorum deli gibi aşığım sana."  Geçmiş zaman ekleri. Hala ufacıkta olsa ondan yapmadım o ben değilim demesini beklediğim için kendime ve kaybolmuş kalbime kızdım. 

"Ben çok kötüydüm senin o çocukla görüştüğünü gördüm bana yalan söylemiş gibiydin sinirlendim beni aldattığını düşündüm nevrim döndü. Sonra o arayınca eşitlenmek istedim o yüzden gittim." Konuştukça sinirime sinir katmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Vücudumda hissettiğim hafif bir boşluk ile tüm gücümü toplayarak ittim onun bedenini. 

Geriye doğru sendeleyip yere düşerken geri adımladım. Onun yere düşen bedenini izlerken gözlerim dönmüş gibi hissediyordum. "Eşitlenmek ne lan böyle bir şey eğer gerçek bile olsaydı senin yaptığın bu iğrençlik bambaşka bir şey anlıyor musun beni? Sen gittin arkadaşım sandığım o orospuyla yattın hem de ne için bir hiç için!" 

Ellerimi çoktan dağılmış olan saçlarıma geçirip çektim. Bedenimi cama doğru çevirip dışarı baktım. Kafam felaket derecede yanıyordu. İyi hissetmiyorum. "Özür dilerim." Sinirli bir kahkaha atıp tekrar ona döndüm. "Özür falan dileme benden amına koyayım. Kafayı yiyeceğim ya ne oldu güzel siktin mi onu? Buradan çıkışta da git onun koynuna teselli etsin seni. Ben yokum artık." 

Söylediğim son kelime ile yere bakan gözleri anında beni bulmuştu. Gözlerindeki duygu beni ürkütse de bunu belli etmedim. "Ne demek ben yokum?." Sanki az önce perişan olan o değilmiş gibi yaramazlık yapan çocuklara benzeyen o değilmiş gibi birden değişmişti. "Bas baya ben yokum git buradan." 

Ayağa kalkıp tekrar bana yaklaştığında ondan uzaklaştım. Koca salonun içinde o peşimden gelirken ben uzaklaşıyordum. Attığı bir kaç büyük adım ile yanıma gelip beni duvarla arasına aldı. Bu eve giren Aras ile aynı kişiydi bu kişiyi asla tanımıyordum. 

Dudaklarımda hissettiğim iğrenç dudaklar mideme kramp girmesine neden olurken tek elimi yumruk yapıp onun yüzüne geçirdim. Ben dudağımdaki ıslaklığı hiç olmamış gibi söküp atmak istercesine silerken o yanağını tutmuş bana bakıyordu. 

Tekrar yanıma gelip ellerini yanaklarıma koydu. "Peki seni anlıyorum. Yaptığım şeyden dolayı çok kızgınsın haklısında bir şey diyemiyorum. Şimdi ben senin sinirinin geçmesi ile gidiyorum. Yoksa ikimiz içinde hoş şeyler yaşanmayacak bu evde." Ben gözlerine baktığım adamın kim olduğunu gerçek anlamda bilmiyordum. 

Benden ayrılıp evin kapısını çarparak çıkmasıyla yerimde sıçradım. Tam bir ruh hastasıydı.

Aklımda dolanan fotoğraf zihnimin boş olmasını fırsat bilerek tekrar gözlerimin önüne gelmişti. Bacaklarımın titremesiyle daha fazla ayakta kalamayarak kendimi yere bıraktım. 

Yorulmuştum ciddi anlamda o iki suda artık tamamen kaynardı ve sanki bir şelale gibi nefes almama izin verilmeden başımdan aşağı dökülüyordu ve benim onun altında hem canım yanıyor hem de nefesim kesiliyordu. Nasıl başa çıkacağımı asla bilemiyordum. 

Gözlerimin bulanıklaşması ağlamamın şiddetinin artığına işaret ediyordu. Bilincimin kaybolması ve benim kendimi teslim edişim son hatırladığım iki olaydı.

***

Önceki bölüme yapılan yorumlara ve bana yeni okuyucu kazandıran Yosuna teşekkür ederim. Hepinizin yaptığı yorumları okuyorum ve ne istediğini az çok öğreniyorum bunun için teşekkür ederim. 

Eğer buraya kadar kafanızda takılan sorular varsa yazabilirsiniz spoi olmayacak şekilde cevaplamaya çalışırım 

Bir kalbimiz vardı onun da anasını neyse yazar kaçar...

İZ [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin