27

1.6K 90 63
                                    

Kahveyi bile üzerime döktüğümden dolayı Nisa araba kullanmama izin vermeyip direksiyona geçmişti ve ben geçmesine izin verip direkt kendimi onun yanına atmıştım. Aras o mesajı attığında tekrar eskisi gibi olacağımızı ve bu sıkıntıların artık son bulacağını düşünüyordum. Bu düşünceyle birlikte aşırı derecede huzurlu hissetmeye başlamıştım.

Sanki saatler önce boş boş etrafa bakan ben değilmişim gibi şimdi tekrar yaşam enerjisi ile dolmuştum. Açıkçası beni bu denli etkilemesi garip hissettirmiyor değildi. "Nisa daha hızlı mı sürsen sanki yavaş sürüyormuşsun gibi geliyor."

Boştaki eli ile kafama bir tane geçirdiğinde inleyip ensemi tuttum. "Kes sesini sus otur orada seni o geri zekalı sevgiline götürürken ölmeye niyetim yok benim." Her yakın arkadaş gibi Arasın bu davranışından dolayı ondan nefret etmeye başlamıştı.

Kısa yolu ona göre hızlı bana göre aşırı yavaş bir şekilde gelip arabadan indim. Nisada benimle birlikte indi fakat benimle gelmek yerine dikilmeyi tercih ediyordu. Gelip gelmemesi gerektiğini düşünüyordu sanırım. Adımlarımı durdurup ona döndüm. "Gelsene ne dikiliyorsun orada?"

Yüzüme bakıp hiç istemiyormuş gibi bir ifadeye bürünüp konuştu. "Aslında gelip seni yalnız bırakmak istemiyorum ama bu ilk önce kendinizin halletmesi gereken bir konu ben daha sonra olaya illa ki dahil olurum biliyorsun. O yüzden ben şimdi gideyim sonra gelirim bir şey olursa hemen ara beni."

Ona doğru hızlı adımlar atıp sıkıca kollarımı beline doladım. Onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için aşırı derecede şanslıyım. "Her durumda yanımda durduğun için teşekkür ederim." Saçlarımı karıştırıp ayrıldık. Ona ısrarlarım sonucunda arabamı almasını zaten geleceğini söyleyip ikna ederek verdim.

Sonunda evin kapısından içeri girip etrafa baktım daha gelmemişti çünkü çıkarken nasıl bıraktıysam öyleydi ve evden herhangi bir seste gelmiyordu. Hızlıca hafif dağılmış etrafı toplayıp onu beklemeye koyuldum. Kahve dökülmüş üstüm aklıma geldiğinde değiştirmek için adımlamıştım fakat zilin çalmasıyla bakışlarımı kapıya çevirdim. Kalbim aşırı derece hızlanmıştı.

Anahtarı vardı bu yüzden neden zili çaldığını merak etsem de hızlı bir şekilde kapıya gittim. Kapıya her ilerledikçe her uzvum karıncalanmaya başlamıştı sanki ilk defa onu eve davet etmiştim ve bu ilk yemeğimizmiş gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.

Karşımda gördüğüm adam beni oldukça şaşırtmıştı çünkü asla benim Arasıma benzemiyordu bu kişi muhtemelen uykusuzluktan kızaran gözleri, dağılmış saçları ve asla tarzı olmadan üzerine giydiği siyah eşofman takımıyla asla benim sevgilim değildi.

Ben onu süzerken gözlerinde gördüğüm boş bakış kalbimdeki heyecanı almış ve yerini anlamlandıramadığım bir sızıya bırakmıştı. Onunda gözleri baştan aşağı beni gezerken üzerimdeki kahve lekesi dikkatini çekmiş ve salise denilecek şekilde kaşlarını çatmış ama hemen eski haline dönmüştü.

Ben dayanamayaraktan kollarımı onun boynuna dolayıp kokusunu içime çekmiştim ve alkol kokusuyla birlikte gelen yabancı koku kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Bu koku bir o kadar yakın bir o kadar yabancı hissettiriyordu.

O sarılışıma karşılık vermeyip aksine belimden tutup beni uzaklaştırdığında kalbimden bir parça koparmış gibi hissettim. Ben yaşadığım hayal kırıklığı ile kenarı çekilirken oda bu anı bekliyormuş gibi beraber düzenlediğimiz salona geçti. Etrafa bir o kadar sinirli bir o kadar kırgın bakışlar atıyordu.

"Anlat." Bir insanın ses tonu bile bu kadar yabancı gelebilir miydi bir insana? Evet gelebiliyormuş bunu öğrendim. Evin içinde yabancı ses yayılırken kendime güçlü durmam gerektiği hatırlatıp duruyordum. Her şeyi şimdi anlatacaktım ve her şey normale dönecekti buna inanıyordum ve asla inancımı kaybetmeyi düşünmüyordum.

"Neden yaptın bunu anlat hadi." Ben hala kapının girişinde durmuş tanıyamadığım adama bakarken o konuşmaya devam ediyordu. Ben ise sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum. "Ben yetemedim mi sana lan aramızda ne sorun vardı da bana yalan söyleyip o sikik herifle beni aldattın?"

Son söylediği kelime ile sinirlerime daha fazla hakim olabileceğimi düşünmüyordum. Bahsettiği şey çok büyük bir olaydı ve bunu bana söylüyordu daha önce aldatılmış birine aldattığını ima ediyordu. Saçmalık.

"Ne diyorsun sen ya? Ne aldatmasından bahsediyorsun Aras?" Kapalı olan televizyona bakarken yüzüne yerleştirdiği sinir bozucu gülümseme ile bana baktı. "Her şey açık değil mi? Birbirimizi kandırmayalım daha fazla o fotoğrafta elini veren gidip evde götünü de vermiştir Efe."

Ayağa kalkmış karşımda duran bedenden çıkan lafların gerçekçiliğine inanamıyordum. Gözlerimin dolmasına ve vücudumun her bir noktasına yayılan sızıya engel olamıyordum. "Sen beni hiç mi tanımadın Aras? Ben öyle bir şey yapacak bir insan mıyım?"

Üzerime bir adım daha gelip tükürürcesine konuştu benimle. "Evet Efe seni hiç tanıyamamışım ne oldu da ona gittin? Siki benimkinden daha mı iyiydi?" Yanağına geçirdiğim tokatla birlikte evin içinde sadece tokadımdan çıkan ses yankılanmıştı. Gözümden düşen iki damla yaşı hızlı bir şekilde elimin tersiyle silip işaret parmağımı ona doğru uzatarak cümleme başladım.

"Sen umarım beni nasıl bir iğrençlikle suçladığını biliyorsundur diyeceğim ama ağzından çıkan cümlelere bakılırsa farkında değilsin. Bu laflarından sonra sana açıklama bile yapmamam gerekir ama sikeyim ki ben öyle bir insan değilim." Kısa bir soluk aldığımda bir eli yanağına gitti sanki benim tokat atmamla birlikte kendine gelmiş ve ne dediğinin farkına varmış gibiydi.

"Ben sana asla yalan söylemedim ne o olayda nede bu zamana kadar. Nisa ile birlikteydim hatta bekle." Koltuğun üzerindeki çantama ilerleyip içindeki telefonu aldım. Nisa ile o gün o kafede çekildiğimiz fotoğrafı açıp onun eline verdim.

"Eğer o siktiğimin telefonunda mesajlarıma baksaydın sana neler yazdığımı bu fotoğrafı gönderdiğimi bile görebilirdin ve beni bu iğrenç şeyle suçlamazdın." Sesimin titremesine engel olamıyordum. Bakışlarımı ona çevirdiğimde o telefona bakıyordu sadece.

Sanki iki gündür uyuyormuş ve bilinci daha yeni yeni kendine geliyormuş gibi duruyordu. Kendini koltuğa bırakıp dirseklerini eğilip dizlerine yasladı. Kendi kendine küfürler ediyor ve fotoğrafa defalarca bakıyordu.

Onun söylediği her kelime kafamın içindeki duvarlara çarparak bölünüyor ve daha fazla hatırlamamı sağlıyordu. Ben gözlerimdeki yaşa engel olamadan ağlıyorken içimi çekmemle gözleri beni buldu.

Gözlerinde gördüğüm tek bir duygu vardı. Pişmanlık ne için neden olduğunu bilmediğim pişmanlık.

Telefonu kenara atıp ayağa kalkarak önüme geldi. Ellerini yanaklarıma koyarken oda ağlıyordu. Baş parmakları ile göz yaşlarımı silerken bir yandan da yanaklarımı okşuyordu. Ben ise sadece öyle durmuş ne ağlamam engel oluyordum nede ona tutunuyordum.

"Efe özür dilerim." Bu davranışına güldüm. Özür dilemek ailemizin küçükken bize öğrettiği saçma bir şey. İnsan büyüdüğünde bu iki kelimeye o kadar sinir oluyordu ki çünkü o iki kelime sihirli değildi yapılanları, yaşanılanları ve hissedilenleri unutturmuyordu. Hiçbir sike yaramıyordu insana en azından bana sadece sinir yüklüyordu.

"Dileme." dedim sadece sesim titremekten çok buram buram ben kırgınım diye bağırıyordu. Hissetmem gereken neydi bilmiyorum. Dudaklarımda hissettiğim dudaklar ile baktım sadece. O kadar acınası bir görüntüydü ki bu görmemek için gözlerimi kapattım.

Ben ona karşılık vermiyor o beni kendi kendine öpüyordu. Bu öpücüğün benim midemdeki onun için uçan kelebekleri tekrar hayata döndürmesi gerekiyordu ama bu sadece onları ağlatmıştı. Kasılan midem ve telefonuma gelen mesaj sesiyle zorda olsa kendimi ondan ayırdım.

İkimizin da bakışları telefonuma dönerken ben eğilip onu koltuktan geri aldım. Gelen mesajı açmamla önümde çıkan ikisinin de çıplak olduğu ve Aras'ın yakın arkadaşım sandığım Suyun boynunu öptüğü fotoğraf karesi benim kısa süreli donup kalmama neden olmuştu. Karşımdaki adama baktığımda onunda telefonuma gelen mesaja daha doğrusu fotoğrafa bakıyordu. Kendisi ve Suyun iğrenç fotoğrafına.

***

Son pişmanlık neye yaraaaar her şeyin bir bedeli vaaaaar.

Yazar kaçar...

İZ [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin