13.Bölüm : Hepimiz Beyaz Atız!

837K 39.5K 3.8K
                                    

*Bölümün sonunda ufak bir açıklamam olacak bakmadan geçmeyin^^ İyi okumalaaar!


13.Bölüm : Hepimiz Beyaz Atız!

*Bilmediğimiz dillerde yazılmış kitaplar…*

Onur yangın merdiveninden çıktıktan sonra ağır adımlarla alt kata indim, Doruk hala uyuyordu. Uykusunun olması, yada uyumasının gerektiğini çok fazla umursamıyordum. Onunla konuşabileceğim birkaç saat vardı ve bu yüzden uyanmak zorundaydı. Belki ona bir on dakika daha müsaade edebilirdim, ama daha fazla değil. Merdiven basamaklarından birine oturduğumda elimdeki telefonumun titrediğini hissettim. Telefonumu elime alıp bildirimleri açtım.

*CİNAYET İSİMLİ WHATSAPP GRUBUNDAN YENİ MESAJLARINIZ VAR*

*Burak : Hepiniz mi uyuyorsunuz? Bu kardeşinizi hiç mi düşünmüyorsunuz*
*Burak : Oğlum uyansanıza!*
*Burak : -ağzınıkapatanmaymunifadesi-*
*Burak : Hayatımda ilk defa şu maymun ifadesinden yapayım dedim göğüslerim büyüdü*
*Burak : Hani kızlar yapıyor ya hep*
*Burak : Hahahahaha*

Burak’ın kendi esprisine gülüşüne gülmemek için zor tuttum kendimi. Bu çocuk hep böyle miydi? Başımı sağa doğru yatırarak cevap yazmaya başladım,

*Zeynep . Uyumuyorum ben*
*Zeynep : Sütyen lazım mı?*

Mesajlarım gider gitmez üstlerine tıklayıp kimler tarafından görüldüğüne baktım,
*GÖRÜLDÜ : Burak Yaman – Onur Zorlu*

Demek ki Onur hayalet gibi uzaktan uzağa konuşmalarımızı okuyordu. Acaba o sütyenli mesajı atmasa mıydım? Acaba hakkımda ne düşünmüştü? Hafifçe kızarıp yutkundum. Rahat ol kızım, onlar nasıl konuşuyorlarsa öyle konuşmak hakkın… Telefon titreyince anında gelen mesajlara bakmak için başımı eğdim,

*Burak : Adamsın be Zeynep!*
*Burak : Pardon adam demişim.*

Kendimi tutamayıp kıkırdadığım anda Doruk kıpırdanmaya başladı. Telefonun ekranını kapatıp Doruk’a baktım. Gözlerini aralamış bana bakıyordu. Ona gülümsemeye çalıştığım sırada derin bir nefes aldı,

‘’Sen uyumadın mı?’’ Omuz silktim.

‘’Yatak olmayan bir yerde uyuyamam.’’ Bacaklarını toparlayıp gerinince kendimi üst basamakta olmama rağmen biraz geri çektim.

‘’Eee, ben de uyumam o zaman. Kantine inelim mi?’’ Başımı salladım. Onunla yalnız kalmaya devam etmekten çok daha iyi bir fikirdi bu!

‘’Olur! Çay içeriz.’’ Doruk ayağa kalktığı sırada ben çoktan ayağa kalkmış merdivenlerden inmiş ve yangın merdiveninin kapısını açmıştım. Yangın merdiveninden çıkıp aydınlık koridora ulaştığımda ve Doruk’tan farklı insanlar gördüğümde rahat bir nefes aldım. Doruk peşimden gelip bana yetişirken ağır ağır koridorda ilerledim.

‘’Eee,’’ diyerek yanımda belirdi Doruk, ‘’ben uyurken ne yaptın? Beni mi izledin?’’ Ona fark ettirmeden gözlerimi devirdim.

‘’Telefonumu izledim.’’ Onur Zorlu’yu izledim…

‘’Ben olsam beni izlerdim. Keşke kendimi izleyebilme imkanım olsa.’’ Bu çocuktaki ego gökyüzüne ulaşıyor mu diye çok merak ediyorum. Bizim Burak’ta yok böyle ego. Bizim Burak mı? Ben ciddi ciddi bu üçlüyü kendime aile olarak görmeye başladım. Kalpsel olarak uzaklaşmam lazım, sonra acı çekmemek için…

‘’Ben uyuyan insanları izlemeyi sıkıcı bulurum.’’ Kantin merdivenlerinden iniyor olduğumuz sırada Doruk bana gülerken telefonum titredi. Ekranını açıp baktığımda görmeye alışık olduğum bildirimi gördüm,

*CİNAYET İSİMLİ WHATSAPP GRUBUNDAN BİR YENİ MESAJ*

*Mert : Zeynep neredesiniz?*
*Zeynep : Kantine gidiyoruz.*

Cevabımı yazıp telefonun ekranını kapattıktan sonra birlikte kantin merdivenlerinden indik. Kantin çok kalabalık değildi. Boşta olan 6-7 masa vardı. Doruk beni cam kenarındaki iki masadan birine yöneltti, hızlanıp sandalyelerden birini kendim için çektim ve oturdum.

‘’Ben ikimize çay alıp geleyim.’’ Başımı salladım. Doruk ikimize çay almaya gittiği sırada gözüm kapıdaydı. Her an belirebilirlerdi, çünkü zaten büyük ihtimalle peşimizde oldukları bir anda mesaj atmışlardı! Ve işte, MAHŞERİN ÜÇ ATLISI KAPIDA. Oyun başlasın…

Onur, Burak ve Mert merdivenlerden inerlerken bütün kafalar onlara döndü, seslerin kısıldığını ve konuşmaların fısıltıya dönüştüğünü hissettim. Burak çaktırmadan bana göz kırparken, Mert Doruk’u gözetlerken Onur’un bakışları dimdik ileri bakıyordu. Bana değil… Öyle sert bir görüntüleri vardı ki şahsen ben olsam ben de çekinirdim onlardan. Ama ben içlerindeydim, onları biliyordum, tanıyordum ve çekinmiyordum.

Doruk iki bardak çayla dibimde belirdiği sırada Onur’lar görüş alanıma daha yakındı. Tam yanımızdaki masaya yerleşirlerken boğazımı temizleyerek Doruk’a döndüm. Doruk yanıma oturmuş bir bana bir yan masaya bakıyordu.

‘’Teşekkürler…’’ diye mırıldandım.

‘’Önemli değil Prenses.’’ Kaşlarımı çattığım sırada yan masada Burak ve Mert’in kahkahalarla güldüklerini duydum. Onur’un yüzü de sırıtmak üzere gibiydi.

‘’Prenses mi?’’ Doruk etkileyici bakmaya çalışarak gözlerini gözlerime dikti. Tam dudaklarını araladığı an yan masada Burak’ın ‘’PİREMSES’’ diye mırıldandığını ve bir kez daha güldüklerini duydum ama dikkatimi Doruk’a vermeye çalıştım.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin