~Karanlık oda~

97 16 43
                                    

Keyifli okumalar dileriim.
🫀

-Bölüm düzenlenmiştir-

...

Gözlerim yanıyordu. Boğazımdaki düğüm, uyku mahmurluğuyla ağır bir sise mahkum kalmış zihnimi sarsıyordu. Duyduğum rahatsızlık ile yutkunmaya çalıştığımda yaşadığım zorlukla yanan gözlerim bana acı vermişti. Bu yanma oldukça tanıdıktı. Öyle ki, eğer beynimin karmaşası olmasaydı; yaşadığım onlarca ağlama nöbetlerinin şahidi olan o uyku sonrası göz ağrısı diyebilirdim. Ama şu anlık herşey çok uzaktı, düşünemiyordum.

Yarı açık bilincim karanlıklara bulaşmamakta kararlıyken bulunduğum zamana çakılmış gibiydim. Bu çok... Çok kötü. Bulunduğum durum çok kötü. Sahi.. bana ne oldu?

Düşünmeye çalıştığımda başıma giren ağrı uyarı niteliğindeydi. Karıncalanan elimi zar zor hareket ettirip gözlerimin üzerine kapattığımda kendime biraz zaman tanıdım. Biraz kendime gelirsem belki nerede olduğumu veya neler yaşandığını hatırlayabilirdim. En azından, bu göz yanmasının sebebi bile yeterdi.

Dakikalar saatin üzerine devrildiğinde, sessiz -karanlık olduğuna kanaat getirdiğim- odadaki bedenim bulunduğu yeri algılamaya başlıyordu. Algılarımı, sızlayan başıma inat biraz daha açmaya çalıştım. Nerede olduğumu derhal öğrenmem gerekiyordu. Ve de neler olduğunu...

Bir yatakta uzanıyordum, koltuk olamayacak kadar geniş, yatak olabilecek kadar yumuşaktı. Elimi gözlerimin üzerine koyarken dirseğim deri olduğunu zannettiğim başlığa çarpmıştı. Benim yatağımın başlığı yoktu, yani kendi odamda değildim.

Yaptığım ufak beyin fırtınası sayesinde biraz daha iyi olduğumda doğrulabilecek gücü toplamıştım. Önce elimi çektim yüzümden. Ardından bana isyan eden kaslarıma inat dirseğimi yatağa bastırıp oturur pozisyona geldim. Gözlerim hâlâ kapalıydı, göreceğim, veyahut göremeyeceğim şeylerden korkuyordum.

Göreceğim şeylerden korkuyordum. Eğer odamda değilsem, ki hâlâ içimde bir umut var, kendimi nerede bulacağımdan korkuyorum. Odamda olamamaktan korkuyorum. Sadece Sıla'nın odasında olabilirdim değil mi?

Sadece kandırıyordum kendimi, Sıla'nın odasında değildim.
Sızlayan her yerimden daha fazla yüreğimi sızlatan gözlerimin ağrısına uymayarak yavaşça araladım onları. O kara günlerin imzasıydı bu yürek sızısı, yaşadığım tanıdıklıkla sızlıyordu yüreğim. Her gece, her gecenin devrildiği sabah bu yanma bana eşlik ederdi o zamanlarda... Kabusum olan zamanlar, geçmişimin karanlık tarafı. Belkide tek karanlığım. Korkulasıydı bu.

Korkuyordum mâziden... Korkulasıydı mâzim.

Düşünmek, yüreğimdeki o ince sızıyı çekilmez hale getirdiği için, acıttığı için susturdum düşüncelerimi. Şuan yeni bir krize kapı açmak istiyeceğim son şey bile değildi.

Araladığım gözlerim, açtığımdan bile şüphe ettirecek derecede karanlık odaya açıldığında bir anlığına afalladım. Evet açmıştım gözlerimi, değil mi?..

Beni kuşkuya düşüren karanlığa hayret ettim. Kessinlikle gözlerim şuan açıktı.

Gözlerimi kırpıştırarak bulunduğum karanlığa alışmaya çalıştım, sessizliğinin kulaklarımı yırttığı bir sürenin ardından beklediğim olmuştu. Oturduğum yatağın sol tarafında ufacık bir loş ortam vardı. Sanırım orada bulunan pencereden geliyordu. Ve bu pencere siyah perdelerle örtülmüş olmalıydı ki göz hözü görmüyordu.

~İSYANKÂR🫀~Where stories live. Discover now