~Suskunluk~

41 7 5
                                    


Keyifli okumalar dilerim 🫀

'Ey aşk sana geldim'
Bu şarkıya kalbimi bıraktım..

...

Ruhumda derin bir yas vardı, giysiler yerine düşüncelerim siyaha boyanmıştı. İçimdeki parçalanmış ruhun yasını tutuyordum. Çoktan ölmüş şimdi ise parçalanan, bedenimden gitmek için adeta yalvaran ruh. Kırık bir ruh. Sessiz hıçkırıklarla, tutuyordum bu yası. Burkulmuş yüreğimle, nefret ettiğim benliğimle. Sessiz sedasız..
Kimse duymuyordu beni, boğuluyordum ama gelen yoktu. Bir kerecik bile gelen yoktu. Bunun için yalvarırken duyanım olmamasıyla kendi yasımda boğuluyordum.

Hiç mi duyan yoktu, beni bu cehennemden kurtaracak bir kişi bile yok muydu?

Bedenim alev alıyordu acıdan. Nefesimi kesiyordu bu keskin ağrı, aynı zamanda alıştığım ağrı. İçimdeydi bu acı, her bir santimiyle hemde. Keşke bedenimde olsaydı bu acı, her şeyiyle. Zihnim yerine bedenimde olsaydı, belki bir nebze çekilebilirdi ama zihnimin ta içerisindeydi bu. Uykuları bana haram kılıyor, beni soluksuz bırakıyordu. Yaşamama izin vermiyordu. Huzurla bir soluk almama izin vermiyordu..

Hissizdim bu defa, içinde birşeyler sökülmüştü sanki. Yanlızca susmak istiyordum. Herkesten herşeyden soyutlaşarak sadece susmak. Konuşursam sorguladım, neden böyle olduğunu neden kaçtığım şeylerin beni bulduğunu. Sorgulamamak için, isyan etmemek için susacaktım. Bu acı beni bitirse bile, ölecek olsam bile susacaktım.

Ama dudaklarımın aksine zihnim susmuyordu, bana o anları hatırlatıyordu.. peki bu durumda istememek gibi bir şansım var mıydı? İstemediğim şeyler beni buluyorken, istememe gibi bir seçeneğim var mıydı?

Bunun için de susturdum kendimi, istemesem bile susacaktım. O anılar beni içine hapsetse bile.

Başkalarının yerine o gün ilk defa kendimi susturdum, olacak ve olan herşey için.. kendi yalvarışlarımı, çocukluğumun yalvarışlarını duymamak için susturdum kendimi, o sessizlik beni içine çekip mahfetse bile. O yas içimde kapatılmayan derin bir çukur açsa bile. Sustum, susacağım. İstedikleri gibi..

Aradan bir gün geçmişti, lila rengiyle dekore edilmiş hastane odasında uyandığım günün ardından. Dediklerine göre dört gün uyutulmuştum ama bana soracak olursanız hiç dinlenmiş hissetmiyordum. Oldukça hissizdim, hissiz ve suskun. O günü düşünüp duruyordum. O silah sesleri zihnimde yeni bir yara açmıştı. Acısını yıllar boyu bana hissettirecek yeni bir yara.

Alışmıştım artık, ne kadar acı değil mi? Yaralarına alışmak.. bunu kabullenmek. Benliğim bile acıdan ibaretti benim. Acınası bir benlik, acı bir çocukluk.

Uyumadığım zamanlarda çoğunlukla yaptığım gibi yine düşünüyordum. Onların Asaf'ın evinde ne işi olduğunu. Onun kurucularla ne gibi bir bağlantısı olduğunu.. Bu sorular korktuğum cevaplara kapı açıyordu.

Ya Asaf da onlardan biriyse?

Bu soru anlamlandıramadığım bir şekilde içimde birşeyleri alevlendiriyordu.

Asaf'ın onlar için çalıştığını düşünmek kötü hissettiriyordu.. ama bütün şüphelerimi kendisi bile doğruluyordu, olduğu kişi ve etrafındakilerle.

Son olarak kurucuların evine gelmesiyle bu şüphe kessinleşmişti. Asaf'ın kurucularla bir bağlantısı vardı.. ve bu bile ondan nefret etmem için bir sebepti. Ama, ama garip bir şekilde ondan nefret etmek istemiyor, bahaneler arıyordum. Kurucuların oraya gelmesinde başka nedenler arıyordum, farkındaydım.

~İSYANKÂR🫀~Where stories live. Discover now