4.bölüm | Akrepol

17.5K 1.1K 247
                                    

Üç günlük bir yolun ardından Anibla ve Loras, limana ulaşmış ve gemiye binmişlerdi. Kaptanlığını Loras yapmıştı. Üstündeki zırhı çıkarmış rahat kıyafetlerini giymiş ve dümene geçmişti. O kadar işini bilirdi ki Anibla gizliden gizliye onu hayranlıkla izlemişti. Sadece bir asker değildi, aynı zamanda usta bir kaptandı.

Akrepol'ün merkezine yakın bir yerdeki limanda durmuşlar ve geçişlerini belgelemişlerdi. Limanın hemen arkasında varyeteleri ayıran duvarları görmek Anibla'ı şaşırtmıştı. Ona masal gibi gelen tüm o yazılanlar gerçekti. Yavaş yavaş masalın içine giriyor gibi hissediyordu.

Tekrar yola çıktıklarında duvarlar arasındaki kanalı, aralardaki köprüleri görmüştü. Köprünün altından akan sulara dalmıştı gözleri. Rüyası aklına gelmişti. Oradaki kadar hırçındı. Nedenini bilmediği bir hüzün çöktü üzerine. Neden daha önce hiç görmediği biri rüyalarına giriyordu anlamıyordu. Gözlerinde gördüğü endişe niçindi? O kişi kimdi?

Dalgınlığının ardında surlara heyecanla bakan biri vardı orada. Loras bunu görüp yanına gitmiş ve surları işaret etmişti. "Bu surların altında melezlerin mezarları var." Anibla kaşlarını çatarak Loras'a döndü. Korkmuştu. Kafasındaki masal kanlı bir gerçekliğe bırakıyordu kendisini. Ne zaman Loras'a döndüyse o zaman yüzündeki muzip gülümseme bunun bir yalan olduğunu ispatlamıştı.

Anibla Loras'ı itip başka bir köşeye oturdu ve suratını astı. Loras eğlenmeyi seviyordu. Anibla'ı da içine katmayı ihmal etmiyordu. Onu sinir eden ise hepsine saf gibi inanmasıydı. Her seferinde aynısı yaşanıyordu.

Akrepol'e sonunda geldiklerinde Anibla kaplanını da alıp etrafını dikkatlice izleyerek iskeleye indi. Küçük saraylar ağaçların ötesinde baş gösteriyordu. Etrafta renk renk çiçekler, yemyeşil çimenler, güneşin ışıklarını göstermeyecek kadar büyük ağaçlar vardı. En önemlisi hava sıcaktı. Buranın havası bile insanın huzur bulmasını sağlıyordu.

Onları karşılayan muhafızlar Anibla'ın hemen arkasından inen Loras'ı gördükleri anda saygıyla eğilmişler ve Loras'ın bıraktığı gemi ile ilgilenmeye başlamışlardı.

"Loras, fazla yol kalmadıysa ben yürümek istiyorum."

Çok az yolları kalmıştı. Loras bu yol boyunca çok yorulmuştu. Aslında o kızı almaya bile gitmezdi ama babası ona ceza vermişti. Düşününce cezalarından çok defa kaçmıştı ama bu sefer farklıydı. Bu cezayı kabul etmesinin tek sebebi denize açılmaktı. Denizi biraz daha fazla görebilmek için yapmıştı.

Loras verilen atın üstüne bindi ve Anibla'a döndü. "Az kaldı. Sen yürü. Ayrıca bana Loras da deme. On Loras."

Anibla botlarını çıkardı ve Akrepol'e adım attı. Çıplak ayakları, nemli toprak ve çimlerle buluştuğunda derin bir nefes aldı. "On Loras? İki adın mı var?"

Anibla yavaş yavaş yürürken hiç bu kadar mutlu olmadığını hissetti. Tüy kadar hafif hissediyordu kendini. Ellerini uzatsa mavi gökyüzündeki pamuk gibi gözüken bulutlara değebilirmiş gibi...

Loras onu küçümser bir şekilde güldü. "Bir erkeğe isminden önce 'On', kadına ise 'Ob' kelimesi getirilir. Bunlar saygı ifadesidir."

Anibla hızını biraz daha attırıp yürüdü. Loras'ın dedikleri şu an umurunda değildi. Çıplak ayakla ilk defa yürüyordu. Yaşadığı yerde evde dahi olsa çıplak ayakla duramazdı. Özellikle ayakları çok üşürdü. Şimdiyse kendini aşırı özgür hissediyordu, artık her şeyi yapabilirmiş gibi.

Anibla'a Desire eşlik etti. İkisi de koşmaya başladı. Loras Anibla'a bakıp güldü. Tam bir çocuk gibi görünüyordu. Geldiği yeri düşündüğünde bunca yıl yaşadığı pek bir şey olduğunu sanmıyordu. deneyimsiz olduğu açıktı. Tek dileği Akrepol'de bu saflığının kullanılmamasıydı. İçinde ona yardım etme dürtüsü oluşmuştu. Onlara yetişmek için atını hızlandırdı.

GİRİFT : YöneticilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin