44.bölüm | Kalbe Dizilen

8.4K 645 23
                                    

  Hena dışarı da oturmuş ağlıyordu. Hıçkırıkları ona nefes aldırmıyordu. Buz kesmiş yüzünde alev alev yanıyordu akan göz yaşları. İçeriye son kez girmeliydi. Bu yüzden kendini son kez toparlayıp ayağa kalktı.

  Evinin içine girdiğinde ilk önce annesinin küçük vücudunu kucağına aldı. Bembeyaz vücudunda morluklar vardı. Çürüyen vücuduna bakamaması gerekirken aksine unutmamak için her detayını inceledi. Güzeller güzeli annesini son görüşüydü.

  Annesini yatağa usulca yatırdı ve üstünü düzeltti. Geri dönüp babasını aldı ve annesinin yanına yatırdı. Taş gibi sertti bedenleri. Gördüklerinden sonra bile ölümden korkmuyordu. Kalbine sıra sıra dizdiği acılar sanki onu içten içe öldürmeye çalışıyordu ve bunu hissedebiliyordu. Kesin bir ölüm bundan daha iyiydi. Onun için kurtuluş olurdu. Yaşamak için tutunacak bir şeyi yoktu artık. Orada onlarla ruhunu bırakıyordu.

  Anne ve babasının ellerini birleştirdikten sonra onlara son kez baktı. Evdeki meşalelerin birini yaktıktan sonra yatağa bırakmadan onlarla vedalaştı. Ardından yanmaya başlayan evden dışarı attı kendisini. Atının yanına ilerledi. Ailesinden kalan tek şey oydu. Atını yavaşça okşadı ve üstüne bindi. Oradan hızla uzaklaştı.

  Kısa bir yoldan sonra ormanı geçti ve ordunun en arkasına yetişti. Ağlamaktan başı ağrıyor, dönüyordu. Atını tutabilecek bile hali yoktu. Atı hızla giderken Hena atına doğru eğildi ve başını atının başına yasladı. Yağan karın yere düşüşünü izliyordu. Ağlamıyordu artık. Göz yaşlarını çoktan tüketmişti. Etrafında olanlardan habersizdi. Sesler zihnine ulaşmıyordu. Atı durduğunda Hena'nın gözleri usulca kapandı. Dengesini kaybetmişti. Bu da atından hızla düşmesine yol açtı. Vücudu soğuktan uyuşmuştu. Neredeyse bir şey hissetmemişti.

  Hena kararmış havaya baktı ama tek gördüğü ailesinin ölü bedenleriydi. Çok yorgundu. Öylece yatmak istiyordu. Bakış açısına Riga girdiğinde ona bir şeyler söylediğini fark etti ama anlayamıyordu. Yerden havalanınca gözleri tekrar kapandı. Sıcak bir yatağa yatırıldığını hissedebiliyordu. "Riga?"

  "Buradayım."

  Hava kararınca ordu duraksamıştı. Riga çadırına getirmişti Hena'yı. Atını durduran da oydu.

  Riga Hena'nın bir yerinde bir şey olup olmadığına baktı. Eli Hena'nın alnına gittiğinde ise kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. Hena kendinde değildi.

  Çadırdan dışarıya çıktı. Çadırın hemen yanında duran bir muhafıza hekim getirmesini emretti. Tekrar içeriye girdikten sonra endişeyle Hena'nın başında dikildi ve onu uyandırmaya çalıştı.

  Kısa süre sonra hekim içeriye girdi ve Hena'nın başına geldi. Hekim Hena'yı muayene ederken Riga hekimin yanında belirdi. "Ne olmuş?"

  "Yorgun düşmüş. Dinlenmesi gerek. Ona ilaç verdim. İyileşecek."

  Hekim dışarıya çıktığında Riga derin bir nefes alıp Hena'nın başına doğru eğildi ve terleyen alnını sildi. Hena sessizce sayıklıyordu. Riga Hena'ya daha çok yaklaşıp dinlemeye başladı. "Anne... Baba..." Riga ne olduğunu anladığında geri çekildi ve Hena'nın sarı saçlarını okşadı. "Geçti."

∆∆∆

  Loras Albina ile birlikte çadırdaydı. Masanın üstünde ki haritaya bakıyor ve nereden saldıracakları hakkında plan yapıyorlardı. Albina düşünceliydi. İçinde kötü bir his vardı. Planının işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordu. Ordu komutanına döndü: "Kazanma şansımız ne kadar?"

  Ordu komutanı haritayı bir süre inceledi. Olasılıkları tarttı. "Kaleye ulaşmamız imkansız. Ordumuz az. Açık alanda savaşacağız. Bir şansımız var ama işe yarar mı bilmiyorum."

GİRİFT : YöneticilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin