36.bölüm | Kayıp Cennet

9.3K 702 82
                                    

Loras atını hiç durmadan hızla sürerken Albina etrafı izliyordu. Dar yollardan, ormanlıklardan geçerken kısa bir yol seçtiğini anlıyordu. Kestirmeden gidiyordu. Aceleci bir hali vardı. Sanki bir an önce göstermek istediği bir şey vardı, sabırsızlanıyordu.

Güneş batmak üzereyken Loras arkasını göstermeyecek kadar büyük, taştan bir kapının önünde durdu ve atından indi. Albina nereye geldiklerine bakarken Loras'ın uzattığı elini tutup o da attan inmişti. Uzaklardan gelen su sesleri Albina'ya az da olsa tahmini fikirler verirken kapıya doğru yöneldi. "Nereye geldik?" Albina büyük kapının üstüne baktığında bir muhafız gördü. Yavaşça elleri belindeki hançerlerine giden Albina'yı durduran şey Loras'ın yumuşak dokunuşu oldu. "Sorun yok."

Loras Albina'nın belini kavradı. "Burası Kayıp Cennet Sarayı diye geçer." Kapı birden açıldığında Albina derin bir nefes aldı. Açılan kapının ardında birkaç basamak inen merdivenin ardında yemyeşil bir yol vardı. Kenarları yine yemyeşil ağaçlar ve sarmaşıklarla kaplıydı. Albina daha önce hayalini bile kurmadığı derecede güzel bu yere bakarken kalbi hızla atıyordu. Loras güldü. "Beğendin galiba." Albina bakışlarını Loras'a döndürdü. "Beğenmemek imkansız. Burası kusursuz!"

Loras Albina'nın elinden tutup içeriye girdiğinde daha da heyecanlanan Albina, etrafı iyice inceliyordu. Yeşil yoldan bir süre gittikten sonra yol rengarenk bir bahçeye çıktı. Çeşit çeşit ve rengarenk çiçekler, sarmaşıklar, ağaçlar, kuşlar... Albina bir an gerçek olup olmadığını sorgularcasına gözlerini hızla kırpmaya başladı. "Bu çok güzel..." Loras Albina'yı bahçenin ilerisinde bulunan kaleye doğru ilerletti. "Burası benim özel olarak yaptırdığım bir saray. Bizim sarayımız."

Albina şaşkınlıkla Loras'a bakarken güldü. "Şaka mı yapıyorsun?"

"Hayır kraliçem."

Albina Loras'ı bırakıp etrafa bakınmaya devam etti. Hayran bakışlarını bahçede dolaştırırken kalenin yanından geçen akıntıyı takip etti. Berrak suyu izleyip akış yönünde yürümeye başladı. Kısa süre sonra karşılaştığı kusursuz manzarayla durdu. Önünde sonu zar zor gözüken bir uçurum vardı. Takip ettiği su uçurumdan dökülürken aşağıya ulaşamadan damlalara ayrılıyor çise gibi yağıyordu. Şelalenin döküldüğü yerden başlayan bir göl vardı. Gölün etrafı ise ufuğu görünmeyen bir ormandan oluşuyordu. Albina yüzüne vuran rüzgarla gözlerini kapattı. Dünyanın sonunda gibi hissediyordu. Bir adım ötesinde cennete ulaşacaktı sanki. "Burası gerçek mi?"

Loras Albina'nın yanına gitti ve yavaşça omzuna dokundu. "Yemek hazırlattım. Uzun bir yoldan geldik." Albina manzaradan ayrılmak istemiyordu ama gerçekten acıkmıştı. "Tamam, gidelim."

Kaleye geldiklerine Albina'yı büyük bir salon karşıladı. Delarof da salonda bekliyordu. Loras Delarof'la kısa bir sohbet ettikten sonra Albina ile salonun karşısında olan merdivenden çıktılar ve hemen karşılarında olan odaya girdiler. İçeride büyük bir masa ve üstünde çeşitli yemekler vardı. Loras Albina'yı sandalyesine oturttuğunda kendisi de karşısına oturdu.

Bir süre yemek yiyen ikili arasında bir sessizlik hüküm sürerken bu sessizliği ilk bozan Loras oldu. "Sana bir soru sormak istiyorum." 

"Cevaplayamayabilirim."

Loras bir süre kafasındaki soruları tarttı. "Babanı hiç görmedim..." Albina elindekileri bıraktı ve ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Öldü." Albina her ne kadar duygusuz söylemeye çalışsa da başaramıyordu. "Ben doğmadan önce ölmüş." Loras bakışlarını kaçırdı. "Üzüldüm."

Albina'ya tek soru bile ağır gelmişti. Orada daha fazla durmak istemedi. Yavaşça ayağa kalktı. "Ben odama çıkmak istiyorum. Nerede kalacağım?" Loras Albina'ya gözlerinin içine baktı. Ondan kaçıyordu her zaman olduğu gibi. Ona ulaşmaya çalıştığı her seferde bir duvara vuruyordu. Bunu istemiyordu. "Benimle farklı odada mı kalacaksın?" Albina kaşlarını çattı. Loras da biliyordu ki bu evlilik gerçek değildi. "Evet."

GİRİFT : YöneticilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin