II. YENİ YÜZLER

1.7K 117 41
                                    

            Olaylar bir anda patlak verdiği için insanlar bu sabaha kadar hiçbir şey bilmiyordu. Yani dükkânlar ancak sabahtan beri yağmalanıyordu; muhtemelen zarar görmemiş bir dükkân bulabilirdim. Akşam kalabileceğim geçici bir yer de bulmak zorundaydım. Neyse ki biz, bunların olacağını hayal edip öncesinde epey bir kafa yormuştuk. Bu yüzden kendimi diğer insanlardan çok daha avantajlı görüyordum.

Bu düşüncelerle ve bir tutam umutla ara sokaktan çıktım. Silahımı belime sıkıştırdım, sokağa göz attım. Silah sesleri biraz azalmıştı; sokaklar, cansız bedenlerden geçilmiyordu. İnsanlar, ne yapacağını bilmeden ortalıkta koşuşuyordu. Harekete geçmeliydim, sonsuza dek o ara sokakta bekleyemezdim.

Esma'nın yanına gidip son defa yüzüne baktım. Bir mezarı bile yoktu, onu gömmeyi düşündüm ama bu olanaksızdı. Orada bırakmaktan başka bir çare gelmiyordu aklıma. Cesedini kolay kolay gözükmeyecek bir noktaya sakladıktan sonra, sokağa fırladım.

Çok temkinli davranıyordum. Sanki bir film stüdyosundaydım ve etrafımda çekilen onlarca hüzün sahnesi vardı. Dikkatimi toparlamaya çalıştım. Silahımın mermileri beni bir süre idare ederdi ama yiyecek bir şeyler bulmak zorundaydım. Yolun sonunda bir market vardı, belki tamamen yağmalanmamıştır diye düşünerek, en azından öyle umut ederek oraya gitmeye karar verdim. Sokaklara hâkim olan vahşet, insanın kanını donduruyordu. Adeta fırtına öncesi sessizlik hüküm sürüyordu. İnsanların çoğu, evlerine yiyecek stoklayıp kendilerini kapatmış haber bekliyor olmalıydılar.

Yürümeye başladım. Market çok yakındı, hızlı ve sessiz adımlarla yoluma devam ettim. Etraftaki hastalarla uğraşmak gibi bir düşüncem yoktu, ne de olsa onlardan hızlıydım. Etrafımı sarmadıkları sürece sorun çıkaramazlardı. Kendime bir kaçış rotası belirlemiştim bile.

Markete vardığımda, etrafa göz gezdirdim. İçerisi neredeyse tamamen yağmalanmıştı, boş gözüküyordu. Peronları kontrol etmeye başladım. Bir poşetin içine, bulabildiğim erzakları doldurdum. Tam gitmeye hazırlanırken market sahibini gördüm. Artık market sahibi gibi gözükmüyordu. Aklıma civardaki lise geldi. Herkesin evinde olduğu saatlerde muhtemelen gayet sessiz olurdu. Ne de olsa bahçesinin etrafı duvarlarla çevriliydi, eğer dikkatli olursam bir kısmını birkaç günlüğüne sığınak olarak kullanabilirdim.

Binadan çıkarken etrafta bana doğru yaklaşmakta olan hastaları fark ettim. Marketin önünde birleşen üç yoldan da yaklaşıyorlardı. Köşeye sıkışmıştım. Üstelik market görevlisi, birkaç adım uzağımdaydı. Silahımı çıkarıp ateş ettim. Daha fazla hastanın dikkatini çektiğimi fark ettim. Aklıma gelen fikirle etraftaki arabalara ateş etmeye başladım, sonunda birinin alarmı çalmaya başladı. Bu, harekete geçmek için güzel bir fırsattı. Aniden fırlayıp aralarından süzülmeye başladım. Bana yaklaşmalarına müsaade etmeden bedenlerini ittiriyordum. Okul birkaç blok ötedeydi, oraya varabilirdim ama peşimde bu kadar çok hasta varken bunu yapmak yanlış olurdu. Önce izimi kaybettirmeliydim.

***

Uzun süreli koşturmacaya rağmen hâlâ büyük bir çoğunluk peşimdeydi. Hava kararmaya başlamıştı. Açlığım ve özellikle susuzluğum son raddelerindeydi. Markette hazırladığım poşeti ağırlık olmasın diye atsam da dizlerimin dermanı tükeniyordu. Adımlarım istemsizce yavaşlıyordu, kesik kesik nefes alabiliyordum.

Gözlerim kararmaya, bacaklarıma kramp girmeye başladı. Düşüp bayılmadan okula gitmek zorundaydım. Aklıma sürekli kötü şeyler geliyordu. Ya okul da hastalarla doluysa? Eğer öyleyse peşimde bu kadar hasta varken gidecek başka bir yerim yoktu. Bu sorunun cevabını birazdan alacaktım.

Ayaklarımı sürüye sürüye okulun önüne vardığımda kapının kapalı olduğunu gördüm. Sesler iyice yaklaşmıştı. Alnımda biriken terleri sildim, hızlıca kapının üstüne tırmandım. İçeri atlayıp sırtımı kapıya yasladım. Biraz tehlikeli ve doğaçlama bir yolla da olsa onların tırmanamadığını öğrenmiştim. Kapı, dayanıklı gözüküyordu; uzun bir süre tutardı. Dizlerimi ovup nefeslenirken bir yandan düşünüyordum. Telaşla dışarıya çıkan bir görevli kapıyı kapatır mıydı?

GECENİN KARANLIĞINDA: SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin