XIII. SANAYİ

839 72 64
                                    

 "SENİ ÇOK SEVİYORUM OĞLUM, BENİ AFFET!"

Abimin dürtmeleriyle uyandım.

"Kalksana oğlum, yarım saattir kapını tıklatıyoruz."

Uykunun sersemliğiyle gözlerimi ovuşturdum. Henüz açılmamış bir ses tonuyla konuştum.

"Saat kaç?"

"Yediye geliyor."

Doğrulup başımı ovdum.

"Neden horozlardan önce uyandınız?"

"Herkes senin gibi uykucu değil, kızlar sofrayı hazırlamış. Hazırlan gel, bekletme insanları."

Notu hatırlayıp parmağımla masayı gösterdim.

"Abi, dün, kamyonetteki cesedin üstünde bir not buldum. Masanın üstünde olacak, okuyun."

Ömer, kâğıdı abime uzattı. Abim okurken kapıyı kapatıp üstümü değiştirmek istedim. Ömer, yanındaki giysileri uzattı.

"Giysilerimizi de yıkamışlar sabah, bunlar temiz kardeşim."

"Zahmet etmişler."

"Valla iyi etmişler, pis pis dolaşmayacaksın artık."

"Benim kişisel temizliğimle benden fazla ilgilendiğin için teşekkür ederim." dedim uzattığı giysileri alırken.

Sırıtarak yüzüme bakarken tek başımıza olmamızın verdiği fırsatla konuştum.

"Doktora biraz fazla yüklenmiyor musun Ömer?"

"Faruk abi öyle istedi. Sen zaten ister istemez iyi polisi oynuyorsun, birinin de kötü polisi oynaması lazım. Gerçi, dün gösterdiği cesaretten dolayı tebrik etmek gerek."

"Bunu bana neden şimdi gösteriyorsun Yunus?" dedi abim, kâğıdı masaya bırakıp.

"Ben de dün gece okudum abi, ne yapacağız?"

"Ne yazıyor ki?" diye sordu Ömer merakla.

"Kamyoneti aldığımız adam birini kurtarmamızı istiyor. İyi de ne zaman yazdığı belli değil, belki iki hafta önce yazmış."

Nefesimi tazeledim.

"Bence bunu ona borçluyuz. Zaten grubu genişletmenin..."

"Dün altı kişi katıldı aramıza. Bu kadar hızlı olursa kontrol edemeyiz."

"İyi de... Geç kalabiliriz." dedim.

"Hiç tanımadığımız bir adamı kurtarmak için mi acele edeceğiz? Duygusal olmak isterdim ama dışarıda durumu daha kötü olan yüzlercesi vardır." dedi Ömer.

"Şuan zamanı değil. Sırayı karıştırmayacağız, bugün kapı işiyle ilgileniyoruz. Sonrasına bakarız. İnsanları daha fazla bekletmeyelim."

Sofraya otururken mahcup bir tavırla konuştum.

"Günaydın, giysiler için çok teşekkür ederim. Keşke zahmet etmeseydiniz."

"Size de günaydın. Lafı bile olmaz." dedi Cansu.

Metin, abime döndü.

"Kahvaltı için getirdiğimiz konserveleri hazırladık, umarım bir sorun teşkil etmez sizin için."

"Ne yediğimiz değil beraber yiyor olmamız önemli Metin Bey, elinize sağlık."

Kahvaltıyı yapıp abimin odasına geçtik.

GECENİN KARANLIĞINDA: SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin