XXII. İLK TALİM

732 64 57
                                    

 "Bir olmayı öğrenemezsek, hiçbir silah, hiçbir mermi, hiçbir duvar, hiçbir taş yığını bizi kurtaramaz!"

"Gel bakalım Ersin. Seni dinliyorum."

İğreti duruşuyla kapının ağzından çekilip içeriye süzüldü. Kapıyı kapatacakken Mehmet engel oldu, onunla beraber odaya girdi. Endişeli gözleriyle, makamında oturan baş komiseri süzdü.

"Efendim, biraz özeldi."

İlker, Mehmet'e işaret edip yanına çağırdı. Ersin'den kapıyı kapatmasını istedi.

"Ersin, Ersin... Hiç kimseyle aramda grubun geri kalanından gizleyecek kadar özel bir konu yok. Aramızda yabancı mı var?"

Gözünü kaçırıp belli belirsiz duyulan bir sesle mırıldandı.

"Konu, Hüseyin Komutanım olsa bile mi?"

İlker, dirseğini masaya yaslayıp başını ovdu.

"Özellikle konu oysa... Fakat ben Hüseyin Komutan diye birini tanımıyorum. Bu grupta Hüseyin Üsteğmen var. Daha doğrusu, vardı. Eskiden beri alışmış olduğun bir kalıp olduğu için bu seferlik affediyorum, yalnız bir daha böyle bir şey duyarsam liderliğimi kabul etmedin sayacağım."

İlker'in üstten konuşması, Ersin'i iyiden iyiye öfkelendirmişti. Sükûnetini korumaya çalıştı.

"Öyle bir niyetim yok efendim, yüzbaşımız ihanet etmeye teşebbüs ettiğinde sizin yanınızda durarak kendimizi kanıtladığımızı düşünüyordum."

"Konu neydi?"

"Komu... Hüseyin Üsteğmenimin gidişi ardından günler geçti, ama yardım niyetine kimseyi göndermediniz."

İlker, gülümseyip ayağa kalktı. Odanın içinde dolanıp Ersin'in karşısına dikildi.

"Bu konuyu seninle kaç defa daha konuşmamız lazım? Hüseyin'in yanına üç kişi daha verip erzak aramaya yolluyorum, komutanım dediğin adam, geri dönemeyecek kadar beceriksiz çıkıyor. Uğraştığımız o kadar önemli bir mevzu varken sen hâlâ utanmadan benim karşıma dikilip hesap soruyorsun."

Ersin, kendisini daha fazla tutamadı, tutmak istemedi. Karşısındakinin, komutanı hakkında konuştuklarına göz yumamazdı.

"Ben askerde bir yemin ettim, ne olursa olsun onun için canımı veririm. Madem siz kimseyi göndermiyorsunuz, o halde tek başıma giderim."

"Eğer o kapıdan çıkarsan Ersin, bu grupla ilişkin biter. Dışarıdaki herkes gibi düşmanımız olursun."

Ersin, İlker'e meydan okur bir gülümseme attıktan sonra odadan çıktı. İlker, Mehmet'e işaret verdi. Ersin, bir an duraksadı. Bir namlunun çekilme sesini duymuştu.

"Ne o, beni mi öldüreceksin?"

Baş komiser, Ersin'in duyabileceği bir sesle güldü.

"Seni uyardım, kapıdan çıktın. Düşmanımı neden öldürmeyeyim?"

Gür bir sesle bağırdı.

"Herkes toplansın! Diz çök!"

Kısa süre içinde tüm grup şaşkın bakışlarla İlker'in karşısına dikilmişti. Ersin diz çökmeye direnirken Mehmet, dizinin arkasına vurup ellerini başının arkasında birleştirdi.

"Herkes şahit olsun! Bu şerefsiz, Hüseyin için bize, grubumuza ihanet etti. İhanetin cezası bellidir! Bundan böyle her kim, beni tanımayıp gebermiş bir üsteğmen parçası yüzünden bana sırtını dönerse aynı bunun gibi gebertilip leşi bilinçsizlerin yemeği olacak! Mehmet!"

GECENİN KARANLIĞINDA: SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin