V. ÖLÜM SESSİZLİĞİ

1.1K 86 58
                                    

"Çünkü biz, her geçen gün, daha da alışacağız olanlara."

Sessizdi. Sanki dışarıdaki cesetler bile uğultuyu kesmişti. Bu sessizliği sadece, ara sıra Cansu'dan yahut Elif'ten gelen hıçkırık sesleri bozuyordu. Ama Zeki'yle ben, bu seslere o kadar alışmıştık ki artık bize sessizliği daha da körüklüyor gibi geliyordu.

Yaklaşık bir saattir Hakan yerde sessizce yatıyordu, Cansu'nun dizinin dibinde... Cansu, Hakan'a ne dokunabiliyor, ne de bakabiliyordu. Gözleri, karşısındaki duvara kilitlenmişti. Bazen hafifçe gülümsüyor, bazen kaşlarını çatıyor, bazen gözlerinden yaşlar boşanıyordu. İçeriye bir ölüm sessizliği hâkimdi; bundan daha doğal ne olabilirdi ki?

Sonra birden, Zeki yanıma geldi. Koluma bakıyordu.

"Pansuman yapmamız lâzım."

"Senin koluna ne oldu?"

Elif, Zeki'nin söyledikleri karşısında endişelenmişti. Sorusunu yineledi.

"Koluna ne oldu?"

"Endişelenilecek bir şey yok, küçük bir kesik."

"Gel, pansuman yapalım."

Elif çok telaşlanmıştı; bir yandan yürüyor, bir yandan konuşuyor, bir yandan gözünden yaşlar boşanıyordu. Kolundan tuttum.

"Elif, sakin ol. Bir şeyim yok. Alt tarafı kesik."

"Ya enfeksiyon kaparsa? Ya sen de..."

Zeki, telkinlerini yineledi.

"Hiçbir şey olmayacak Elif, abartılacak bir şey yok."

Okulda bulabildikleri ne kadar sağlık ekipmanı varsa hepsini bir masaya yığmışlardı. Ağrı kesiciler, Sargı bezleri, oksijenli su...

Masaya oturduk. Koluma sardığımız paçavrayı çıkardım, pek belli etmiyordum ama geldiğimizden beri başım dönüyordu; anlaşılan çok kan kaybetmiştim. Elif, kolumu görünce daha kötü oldu. Zeki, oksijenli suyu aldı.

"Biraz canın yanacak."

Yumruğumu sıkıp derin bir nefes aldım. Elif daha da endişelenmesin diye acıdığını belli etmek istemiyordum. Zeki, bezi ıslatıp kuvvetlice koluma bastırdı. Yaradan gelen yanma hissiyle, gözlerimi tamamen açmış, yüzümü buruşturmuştum. Ne kadar uğraşsam da vücudumun titreyişine engel olamıyordum. Kan temizlenince, kesiğin oldukça derin olduğunu fark ettim.

"Bak, döktüğünü fark etmedim bile." konuşurken sesim titremişti.

Zeki, hafifçe sırıttı.

"İstersen biraz daha dökebilirim."

"Hoşuma gitmediğinden değil de, kaynaklarımızı dikkatli kullanmamız gerektiği için hayır demek zorundayım."

"Şimdi ne yapmam gerekiyor?"

"Gerisini ben hallederim." dedi Elif, gözündeki yaşları sildi.

"Tamam, şey... Ben de yiyecek bir şeyler hazırlayayım."

Zeki, usulca mutfağa yöneldi. Elif, bir sargı bezi alıp tentürdiyot sürdü. Kolumu sararken elleri titriyordu.

"Fazla sıkmadım değil mi? Rahat mı kolun?"

"Çok rahat, teşekkür ederim. Bak geçti gitti işte, yara eğer enfeksiyon kapmış olsaydı şişer, morarır, kendisini belli ederdi."

Elindeki şişeyi masaya bırakıp yanıma oturdu. Çenesi titriyordu.

GECENİN KARANLIĞINDA: SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin