III. DEVLETİN HAMLESİ

1.2K 98 35
                                    

Bir insanın hassas olması, güçsüz olduğu anlamına gelmez.

"Herkes uyansın!"

Gözümü açtığımda, Hakan'ın telaşlı bakışlarını üstümde buldum. Bütün gücüyle bağırıyordu.

"Ne oldu?"

"Çabuk gelin, bunu görmeniz lazım."

Telaşla takip ettik. Merdivenleri çıkarken silah seslerini de duymaya başlamıştım. Öğretmenler odasının penceresinden baktığımda, ortalığın ne kadar karıştığını gördüm. Askerler; zırhlı araçlar ve hatta tanklarla gelmiş, sokaklardaki kalabalık ceset topluluklarına saldırıyordu. İnsanlar ve cesetler de, askere karşılık verip saldırıyı püskürtmeye çalışıyorlardı. Adeta savaşın ortasında kalmıştık.

"Ortalık bu kadar karışana kadar neden aklın neredeydi?" dedi Zeki.

"Bir anlığına dalmışım, her yer çok sessizdi. Gözümü açar açmaz, bu manzarayla karşılaşıp sizi uyandırmaya geldim."

"Şuan bunun sırası değil Zeki," dedim.

"Neler oluyor? Neden şimdiye kadar sessiz kaldılar da şuan saldırıyorlar?" diye sordu Cansu.

Omuz silktim.

"Belli ki geceyi beklemişler, insanları da öldürmek istiyorlardı. Uykularında öldürmek daha kolay olur diye düşünmüşlerdir."

"Nasıl bu kadar soğukkanlı konuşabiliyorsunuz? İnsanlar birbirini öldürüyor!"

Elif'in bu sorusu gayet normaldi. Herkesin nutku tutulmuşken biz, olayı gözden geçiriyorduk.

"Panik yapacak lüksümüz yok. O askerler bizi de öldürmek isteyecekler."

"Yunus haklı. Okulu da kontrol edeceklerdir."

"Televizyondaki yayın, insanların evlerine gitmesini söylüyordu. Böylesi bir durumda okulda birilerinin olduğunu nasıl tahmin edebilirler ki? İnsanlar bu tarz acil durumlarda hemen ailesiyle evine kapanmak ister." dedim.

"Bunları onlar da düşünür, ama tedbiri elden bırakmayacaklardır. Buraya gelme ihtimallerini düşünmeliyiz. Saklanacak mıyız, savaşacak mıyız?"

Zeki'nin bu sorusu, beni ihtimalleri düşünmeye sevk etti. Karşımızda ekipmanlı askerlerden oluşan bir ordu vardı. Bizimse ne bir askerî tecrübemiz, ne de yeterli silahımız vardı. Beş kişiydik, üstüne üstlük buradaki hiç kimse bir insanı öldürebilme cesaretini gösteremezdi. Yaşamak için belki ceset öldürebilirlerdi ama asla bir insanı öldüremezlerdi. Bu kaosa alışmak için zamanları yoktu; bir gün gibi kısa bir süre, şoku atlatmak için yeterli değildi. Uzun lafın kısası, hiç kimse, ben dâhil, savaşamazdık.

"Savaşmak gibi bir seçeneğimiz yok. Saklanmalıyız. Bu okulu siz daha iyi biliyorsunuz. Nereye saklanabiliriz?"

"Daha önce böyle bir durumla karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim. O yüzden bilmiyorum."

Cansu'nun bu lafına gülesim gelmişti. Bizim dışımızda kim, böyle bir durumla karşılaşacağını düşünürdü ki? Gerçi düşünmek demek, doğru değildi. Hayal etmiştik. Planlar, sokakta etrafım cesetlerle sarılıyken şoka girmeyip okula sığınmamla şimdiden hayatımı kurtarmıştı bile. Öyle bir anda, etrafım sarılmışken muhtemelen sağlıklı düşünemezdim. Okula gitmeyi de akıl edemezdim. Ama daha öncesinden okulların güvenli olabileceğine kanaat getirmiştik. Eğer abimle Ömer de kendilerine düşeni yaptıysa, planlar, belki onların da hayatını kurtarmıştı. Tabii ki ben de şoktaydım, ama diğer insanlar kadar değil.

GECENİN KARANLIĞINDA: SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin