2.BÖLÜM "GECE"

853 127 29
                                    

                    2.BÖLÜM "GECE"

   Karanlık çökmüştü artık. Artık iyilerin sıcak yuvalarına çekilme vakti, kötülerin ise gündüz vakti saklandıkları kabuklarından çıkma vakti gelmişti. Ara sokaklarda volta atma vaktiydi kötüler için; taciz, torbacılık, barlarda kafalarına göre yaptıkları iğrenç sapık şeyler ve daha bir sürüleri için vakit gelmişti.

Murat Sarsaroğlu; Emir'in babası, yakışıklı, karizmatik ve günün bu saatinde ortalıkta volta atacak kadar yeterince kötü bir adamdı. Onun görevi ise gençleri zehirlemek, onları zevkten çıldırtacak zehirleri satmaktı. Kulübün kapısına geldiğinde iki yapılı biri kel, biride yeterince saçlı olan iki adam karşıladı onu. Elini kolunu sallayarak içeri girecekken kel adam onu durdu ve şöyle dedi, "Bir saniye beyefendi, buraya öyle elinizi kolunuzu sallayarak giremezsiniz!" adam sinirlenmişti, ama belli etmedi. "Ben Ahmet Bey'e gelmiştim...Ahmet Kılıç. Hatta haberi de var arayın isterseniz..." kel adam hiç ikiletmeden şöyle dedi "Gerek yok efendim, buyurun." adam, kel adamın ne kadar saf olduğunu söylüyordu içinden. Kulubün içine girdi adam. Ana salona yaklaştıkça müzik sesi yükseliyor ve daha hareketli bir hal alıyordu. Salona geldi. Fosforlu renklerle ışıldayan ve hareket ederek salonu aydınlatan ışıklar ilk başlarda gözünü alsa da sonradan alıştı. Etrafta, yakışıklı erkeklerle birlikte olmak için neler yapmazdım bakışı atan kadınlar, kızlarla adeta birleşerek dans eden erkekler, ana sahnenin üzerine çıkıp striptiz yapan sapık bir kadın, unutmamak lazım ki köşede yeni zehirleri için bekleyen, kriz geçiren gençler de vardı. Onların yanına gitti kötü adam. Diğer insanlara çaktırmamak için elinden gelenin en iyisini yaparak uyuşturucu poşetini ceketinin içinden aldı. Orada ki gençlere yetecek kadardı poşetteki uyuşturucu stoğu. Poşetin içine sinmişti uyuşturucu kokusu. Uyuşturucuların tutarlarını aldıktan sonra uzaklaştı oradan. Evine gidecekti şimdi...nefret ettiği, annesinin zoruyla yanına aldığı oğlunun yanına.

***

Eve geldiğinde oğlu televizyonun karşısında uzanmış, bir yandan telefonda mesajlaşıyor ve arada birde televizyona bakıyordu. parmakları o kadar hızlı hareket ediyordu ki oğlunun birisiyle mesajlaştığını anlamamak mümkün değildi. Gülümsedi oğlu. Bir kızdı muhtemelen, Berendi. Biraz daha yaklaştı oğluna, salonun ortasında, masanın yanında durdu. "Merhaba, Emir!"oğlu hiç cevap vermeden farklı bir soru sordu. "Saat kaç?" sakin bir şekilde "Elinde telefonun var bakabilirsin." dedi adam. Saat 01.20. Ayaklandı oğlu, telefonunu alıp koltuktan kalktı. Tam salondan çıkacağı anda babası onu durdurdu, kolundan sıkarak "İyi geceler bile demeyecek misin?" adamın ağzı konuşurken aralandığında büyük bir alkol kokusu etrafa yayıldı. "İçtin mi sen?" dedi oğlu. Evet içmişti. Kulüpten çıktıktan yarım saat sonra kararını değiştirip oğlunu yanına gideceğine, sert içkileri tatmaya gitti adam. Oğlunun yüzü bu durumdan tiksinmiş bir hal aldı. "Yaa bırak beni gideceğim!" dedi çocuk. "Emir dayak mı istiyorsun?" dudakları bu cümleyi söylerken sarhoşluğu etkisiyle bükülmüştü. O sırada sallıyordu çocuğu. Ve...sonunda dayanamayıp itmişti oğlunu. Salonunun ortasında bulunan büyük, orta sehpaya çarptı kafasını genç oğlan. Umuzlarına kadar dökülen uzun siyahlar saçlarından firar ediyor ve yığıldı şık halının üstüne kırmızı lekelerini bırakıyordu soğuk sıvı. Adam şok olmuştu.

***

Genç adam gökyüzünün öfke kusan sesiyle yatağından fırladı. Yüzü ciddileşmişti, başı ağrıyordu. Nedensizce bugün yaşadıkları anlar gözünün önüne geldi; Emir'in ona dedikleri, okuldan kaçışı, yerlerde sürünürken acı çeker gibi ağladığı, annesinin onu sakinleştirdiği ve hastahanede gördüğü kontrolleri bir bir, sahne sahne gözünün önünden geçti. Kötü bir gündü onun için. Doktorun ne dediğini de söylememişti annesi. Öğrenecekti ama... sevdiği kızı, güneşini hayal etmeden, kahverenginin en güzel tonunu hayal dünyasına kazımadan önce uyumayacaktı...

HASTALIKLI AŞIK (1.KİTAP/ +18)Where stories live. Discover now