10.BÖLÜM "HAMİLE"

271 61 6
                                    

                 10.BÖLÜM "HAMİLE"

Şehvetli geceden kalan bir parça utanç. Yoksa göz yaşı mı? Yoksa yalanlarla kurulmuş bir gece miydi, o gece? Aldatılmışlık. Utanç, göz yaşı, aldatılmışlık. Bu üçü de çok iğrenç ve aciz şeylerdi, Afra'ya göre.

Oysaki o, şu an üçünü de vücudunun her hücresinde ilmek ilmek hissediyordu. Belki birazda korku.

Yaşadığı şok üzerine yanında uygunsuz şekilde yatan adamı uyandırmadan, elbisesini giyip ayrılmıştı o otel odasından. Şimdi ise nereye gittiğini bilmeden elinde tuttuğu, kahverengi babetlerle yalınayak yürüyordu sokaklarda. Etrafında ki insanların bakışlarına aldırmadan. Öylece yürüyordu. Sonra bir şey oldu. Bir fren sesi, tüm iticiliğiyle işgal etti kulaklarının her köşesini. Azrail, görevini yarıda bırakmış, araba kazasıyla, o acı seslerin yankılanacağı, kara toprakların mezarlıkğa serileceği, bardağı taşıracak son damla olan cenaze seremonisinin olmasına izin vermemişti.

"Ya kardeşim, dikkat etsene. Çarpacaktım az kalsın!" dedi araba camından kafasını uzatan adam.

Kaldırıma çıkıp yürümeyi sürdürdü Afra. Fren sesiyle kendine gelmesiyle, telefonuna sarılması bir olmuştu. Ekranda gözüken 25 cevap arama yazısı onu daha çok korkutmuştu. Üstelik bu 25 cevapsız arama ablasındandı. Gözleri korkuyla, kaldırım kenarında simit arabasını sürmekte olan adama takılmıştı ki, geceden sessize aldığı telefonu titremeye başlamıştı. Azra yazıyordu ekranda. Eniştesinin yanında 'Abla' derken, yalnızken ismiyle hitap ederdi üvey kardeşine. Onu, eskiden beri sevmezdi, çünkü, her şey onaydı. Güzel bir okul hayatı, sonrasında 18 yaşına basmasıyla gece hayatına atılışı, zengin ve ideal bir eş. Ama bunlardan hiçbiri ona sağlanmamıştı, babası tarafında Azra'ya zindan edilen hayat, Afra içinde geçerliydi. O, okumadı, hiçbir zamanda özgür olamadı, zengin bir eşi hayatında hiç olmadı.

Telefonu açtı Afra.

"Ne var Azra? Gece bir kızla tanıştım, onunla kaldım..." derken gözlerinden süzülen yaşlar ona eşlik ediyordu.

"Tamam geliyorum." dedi. Burnunun sızladığını hissediyordu.

***

Kaan'dan...

Her şeye rağmen, sevdiğim kız yanımda. Eli elimde, gözleri gözlerime aşkla bakıyor. Birkaç gündür okula gelmeyen Emir yine yok o gün. Ama tabi, arkadaşları onun yokluğu aratmıyor.

"Ooo, çifte kumrulara bak sen. El ele, göz göze, diz dize. Aman Allahım ne kadar romantiksiniz, yahu. Beren, bun ezik Epileptikte ne buluyorsun Allah aşkına, okulda daha yakışıkları var, daha yapılıları..." derken saçını karıştırdı. Kendisini ima ediyordu Oğuz.

"Oğuz, bak rica ediyorum...gider misin başımızdan?" dedi Beren ses tonunu biraz yükselterek.

Karşısında ki çocuk dalga geçiyor gibi görünürken, Beren gayet ciddiydi.

"Hatta biz bahçeye çıkalım Kaan." dedi sonra, elindeki elimi kendine çekerek.

Bende hiç itiraz etmeden, elimi biran olsun bırakmayan Beren'in peşinden gittim. Bahçeye çıkıp okul binasına çok yakın mesafede duran bir banka oturduk.

"Bugün ne kadar sakin değil mi?" dedi saçlarını uçuş uçuş eden rüzgara karşı gelmeden, gözlerini kapayarak.

"Evet." dedim sadece.

"Sen varsın, rüzgar var, biz varız..." derken, bir ses duyuldu, kalın bir tonda, etkileyici bir ses.

"Ey ahali, geri döndüm. İşte buradayım! Emir Sarsarcıoğlu is back!"

HASTALIKLI AŞIK (1.KİTAP/ +18)Where stories live. Discover now