15.BÖLÜM "SIR"

124 46 0
                                    

15.BÖLÜM "SIR"

"Ne söyleyeceksen söylesene Azra artık!" dedi üvey kardeşi Azra'ya. Genç kız dün gece yaşadığı iğrenç anları kafasından atmaya çalışırken kardeşine döndü. Yüzündeki; endişe, korku, gözlerine yaşlar halinde yansımıştı. İrisleri, gözlerinde ki kahverengiyi dalgalara savurmuş, kıyıda bir siyah renk oluşmuştu sanki. Afra'nın oturduğu yatağa, yanına oturdu sonra. "Sana şimdi söyleyeceklerimi kimseden duymayacağım ama!" kız kardeşi iç geçirdi. "Tamam Azra söz..."  şimdi söyleyeceği şeyin kimse tarafından duyulmaması için, kelimelerinin volümleri fısıltı şeklinde düzenledi. Gözlerini kapadı.  Derin bir nefes aldı.  Birkaç saniye öylece kaldı. Kendisini hazır hissettiği anda ise dudakları arasında esir tuttuğu nefesi özgürleştirdi, göz kapakçıklarını ardına kadar açtı.

   "Hasan, bana tecavüz etti!" planladığı gibiydi her şey. Kelimeleri, sessizce oluk oluk akarak çıkmıştı dudaklarından. Tıpkı bir yılanın tıslaması gibi.

   Kardeşi ilk başta Azra'nın, önemsiz bir konudan bahsedeceğini zannedip gözleriyle ablasının dudaklarını takip ediyordu. Ama sonra, dudaklarını takip eden, boğazından akan volüm onun öylece kalmasına, şaşkın bakışlarla, babasının nasıl öyle bir şey yapabileceği konusunda düşünmesine neden olmuştu. "Bir dakika bir dakika! Babam. Sana. Tecavüz mü etti? Hayatta inanmam!" deyip hem alaycı, hem de  şaşkın bakışlarla, ablasına olumsuz yönde kafasını salladı. "İnanmıyor musun? İstersen bende bıraktığı izleri gösterebilirim sana!" dedi istekli bir şekilde. Kardeşinin ona inanması yetecekti, çünkü Hasan'ı polise verirken yanında bir şahit bulunacaktı. "Babam hayatta öyle bir şey yapmaz!" dedi, sesini özenle kısık tonda tutarak. "Yaptı işte bak!"  üzerinde fıstık yeşili, boğazlı bir kazak vardı, sonbaharın ilk ayında olmalarına rağmen. Kazağını çıkarttı ve boynunda ki kızarıklıkları gösterdi. "Bak, işte. Bunları o yaptı!" Afra, ablasını boş bakan gözlerle süzdü. "Bardakiler yapmıştır, her gece gönlünü eğlendirdiğin erkeklerden biri! Sana inanmıyorum, babam öyle bir şey yapmaz!" kız içten içe inanıyordu aslında ablasına, ama kendisine, babasına yediremiyordu bu sözleri. Hatta birkaç kez görmüştü, babasını, ablasına sarkıntılık ederken, ama sessiz kalmıştı hep. İnkar ederken, içinde babasına karşı tuttuğu öfkeden bir kırıntı döküldü dudaklarından. Çaresiz, küçük bir inilti.  Ablasından yana olup, polise gidince ne değişecekti onun hayatında? Kocaman bir hiç. Ellerinde bir delil olmadığı sürece, polis babasını suçsuz kılacak ve eve gidince de onların bu yaptığı babası tarafından onlara işkence  halinde geri dönecekti.

  Afra, Azra'ya inanmadığı için, artık tek çare Metin'di. Daha dün gece tanıştığı, olan kötü vaka hakkında içindekileri döktüğü ilk kişiydi Metin. Ona güveniyordu. Çünkü; Metin, Azra'ya iyi niyetinden az daha faydalanacak birisinden kurtarmış, ben uyuşturucu kullanıyorum, demesine rağmen onu arabasından atmamış, evine kadar getirmiş bir delikanlıydı.

"O zaman ben gidiyorum Afra."  sesi titriyordu. Canından çok sevdiği kız kardeşi ona inanmamıştı.

  Bir delil yoktu elinde.

Üvey babasının, elini kolunu sallaya sallaya dışarlarda dolaşmasına izin mi verecekti?

Ya annesi? Annesinin, o pis adamla evli kalmasına izin mi verecekti?

  "Nereye gidiyorsun? Bir şey söylesene!" Azra, bavulunu topladı, ancak, sadece kapıdan çıkarken bir şey söyledi kardeşine.

  "Çalıştığım bara bütün bilgilerimi vereceğim. Yeni evimi, yeni telefon numaramı. İstersen yanıma gelirsin, tabi ki Hasan'ı geri bırakarak." küçük bir tebessüm bıraktı pembe dudaklarına.  Sonra, ona bütün çıplaklığıyla yaşadığı olayı anlattığı, ama ona inanmamış numarası yapan kardeşine sıkı sıkı sarıldı. "Ve, anneme iyi bak. Ne olursa olsun, sen inanmıyor olsan bile, anneme, sana anlattıklarımı anlat.

HASTALIKLI AŞIK (1.KİTAP/ +18)Where stories live. Discover now