3.BÖLÜM "HASTALIKLI AŞIK"

636 111 21
                                    

        3.BÖLÜM "HASTALIKLI AŞIK"

   Bir anda olur her şey, farkını varmazsın. Yüreğin öyle bağlanır ki ona, her an, her saniye onu düşünürsün. Hiç aklından çıkmaz. İşte bunun adı "Aşk"'dır. Bizimkisi "Kahverenginin En Güzel Tonu" dediği kızda bu duyguyu üç senedir tanıyor. Hiç vazgeçmedi o.

Hiç unutmadı o anı. Gökyüzünü gecenin karanlığı, kışın soğu ve yağmuru ele geçirmişken genç adam yatağına uzanmış aşkını, kendi rüyalarında ki prensesi düşünüyordu. Odanın tavanına bakarken şöyle dedi. "Bir gün olacak inanıyorum. Bu kız beni öyle sevecek ki bana Hastalıklı Aşkım diyecek...ben buna inanıyorum..." ve uykunun huzurluğu boşluğuna bırakmıştı kendisini... sabah kalktığında gülerek hatırladı bu anı, ama hiç vazgeçmemişti...özellikle kendine taktığı lakabı çok beğenmişti. Hastalıklı Aşık.

Ağaçların altında bulunan bir banka yerleşti genç adam. Genç kızın baş düşmanına yağdırdığı sevgi sözcükleri kulağında çınlıyordu hala. Sinirliydi. O sırada aynı sitede oturduklarını fark ettiği bir çocuk yaklaştı yanına. Çocuk; uzun boylu, sarışın, uzun saçlı ve mavi gözlü idi. Genç adamdan tarafa bakıldığında o kadarda yapılı bir bedene sahip değildi çocuk.

"Müdüre seni çağırmış...niye gelmedin diye soruyor...biraz sinirli, git istersen." o da tamam anlamında başını sallıyor. Okulun giriş kapısına çıkan merdivenleri tırmanırken gözüne güneş ışını andıran ışıltılı saçlar takıldı. Beren. Yüzüne bile bakmadan binaya girdi genç adam. Arkasından duyduğu tek ses Beren'in sesi olmuştu. Genç adama ismiyle hitap etmişti.

"Kaan!"

***

Müdürenin kapısının önüne geldiğinde derin bir nefes alıp birkaç saniye sonra verdi. Tedirgindi çocuk, çünkü müdürenin onu neden çağırdığını biliyordu. Kapıyı tıklattı. Müdürenin gir komutunu alınca kapıyı yavaşça aralayıp içeri girdi.

"Merhaba hocam, beni çağırtmışsınız?" müdüre çok ciddi ve sinirli duruyordu.

"Gel Kaan gel..." öfkeli bir nefes alıp verdikten sonra cümlesini tamamladı müdüre.

"...okul çıkışına bir ders kala okuldan kaçmışsın evladım. Bizim Ayhan Bey de pek sorumsuz canım...nasıl izin verir senin böyle elini kolunu sallıya sallıya dışarı çıkmana?!" sesi gittikçe yükseliyordu. Kaan çok utanmıştı. O kadar çok utanmıştı ki yüzü kıpkırmızı olmuştu. Mahcup ve ürkek bir ses tonuyla şöyle dedi:

"Ben gerçekten çok üzgünüm hocam, ben dün kendimi çok kötü hissediyordum. Lütfen beni affedin. Bir daha böyle bir şey olmayacak. Size söz veriyorum." sesi titriyordu genç adamın. Müdire Hanım da Kaan'ın bu utanmış ve heyecanlanmış halini görünce onu affetti.

***

Genç adam sakin ve sessiz adımlarla sınıfa, onu bekleyen tehlikenin yanına doğru ilerliyordu. Biliyordu ki Beren, onun kendisine olan duygularını öğrendiğinde çok kızmıştı ve o müdürenin odasına giderken arkasından seslenen kızgın bir Beren'i geride bırakmıştı. Bir de üstüne üstlük genç kızın, genç adamın ismini seslenmesine rağmen Kaan onu aldırmamıştı.

Sonun da geldi sınıfa. Beren ve arkadaşları tepkisizce onu seyrediyor, Oğuz ise o sırasına geçerken alaycı bakışlarla ona eşlik ediyordu. Sınıfta ki korkunç sessizliği Beren'in dudaklarında dökülen soru cümlesi bozdu.

"Zilin çalmasına kaç dakika var?" genç kızın arkadaşlarından en süslü olanı Sinem cevapladı.

"10 dakika var tatlım." o tamam anlamında başını salladı ve ayağa kalktı. Genç kız herkesin telefonlara dalmasını fırsat bilip Kaan'a kaş göz işaretleriyle "buraya gel!" dedi. Genç adam ise ilk başlarda fısıldayarak "Bana mı diyorsun?" gibi soru işaretleri barındıran cümleler kurmuş, heyecanlanmıştı. Ama sonunda anladı. Ona diyormuş. Kaan, genç kızın yanına sessiz bir şekilde yaklaştı ve genç kızın "dışarı çıkalım." komutuyla yürümeye başladı.

HASTALIKLI AŞIK (1.KİTAP/ +18)Where stories live. Discover now