Can Suyu.

12.4K 1K 726
                                    

Genç bir kadını aynanın önünde görüyorum. Yaman bakışlı, başı dik, sözcükleri hür bir kadın görüyorum aynanın karşısında. Kısa bir an o kadına inanıyorum. O kadının varlığını sorgulamıyorum. O kadın olduğuma inanmam için deli sayılmam gerektiğine bile aldırış etmiyorum. Dünyada payı da paydası da bana ayrılmış olan dört saniye boyunca ben o kadın olduğuma bildiğim tüm gerçeklerden daha fazla bir inançla inanıyorum.

Sonra soluyorum. Boynum bükülüyor. Bakışlarım düşüyor. Sözcükleri geçtim, düşüncelerim dahi hür değil ki benim. Aynam çatlıyor. O kadın ayağımın dibinde duruyor. Eşref Koçak onu eziyor.

"Ne biçim yemek bu?" diye söyleniyor babam. Bakışları iğneleyici bir şekilde annemin üstünde. "Kaç kere diyorum sana adam gibi yemek yap diye ulan!"

Kaşığını gürültü bir şekilde tabağının içine fırlatıyor. Öfkesi, alnındaki damardan fırlayıp dudağındaki küfrün ucuna doluyor. Anneme yine aşağılayıcı binlerce cümle sıralıyor. Annem başını eğiyor. "Özür dilerim," diyor. "Özür dilerim Eşref'im. Ne istiyorsun de bana yapayım hemen."

Kalbim kasım kasım kasılıyor. Midemin içindeki hengame daha da gürültülü bir hale bürünüyor. Ayağa kalkmak istiyorum. Anneme önemli olmadığını söylemek istiyorum. Sadece kaşığımı bırakabiliyorum. Kardeşim Yusuf yemeğini yemeye devam ediyor. O beğenmiş, belli.

"Yok!" diyor babam elini kaldırıp sallarken. "Gidiyorum ben!"

Nereye gittiğini herkes biliyor.

Annem babamın elinden tutuyor, yere doğru düşüyor. Gözlerindeki yaşlar yanaklarında nehirler kuruyor. "Gitme!" diyor annem. "Gitme bugün. Ne istersen hazırlarım sana."

Babam kolunu silkiyor. Annemin parmakları öne düşüyor. Celladın adımları solmuş parkenin üzerinde adımları yankılanıyor...kapı açılıyor...cellat gidiyor.

Annem yerde ağlıyor.

Yusuf yemeğini yemeye devam ediyor. Gözlerim Leyla'nın eskiden oturduğu sandalyeye kayıyor. Bazen masanın altından korkmayayım diye elimi tutardı. Ağlamak istiyorum. Ama sadece yerimden kalkıp odama gidebiliyorum.

Benim bu evde hür olduğum tek bir vakti var. Masamın hemen başında, eski bir yemek masası bu, bir kağıdın üzerine çiziktirebildiğim o vakitler. Masam hemen pencerenin önünde. Gelen geçeni görüyorum bir tülün arkasından. Çok küçükken burada babamı beklediğimi anımsıyorum.

Karalanmış kağıdı çekiyorum önüme. Boş bir kısmına kalemimi sürtüyorum. Parmaklarımın ucunda biriken tüm korkular, kağıdıma dökülsün istiyorum. Ben konuşamıyorum ama kalemim konuşsun, babama, anneme  diyemediğimi bu kalem söylesin istiyorum.

Dakikalar sonra kağıdın üzerinde  uzun saçlı bir adam beliriveriyor. Gözleri şakağıma bastırılan bir namluyu andırıyor.

Kağıdı yırtıyorum.

Sonra bir bakmışım parçaları gece birleştirmişim.

*

Kapım çalınıyor. Odamın kapısı çalınıyor.

Bakışlarım kapıya doğru giderken ellerim ufak ufak terliyor. Babam da annem de kapımı çalmaz benim. Leyla çalar bir tek. O buradayken bana saygı duyardı çünkü. Leyla. Yatağımın başında rüyalarımı sayacak kadar beni seven Leyla.

GÜL DÖNÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin