|5|•Buluşma

76.1K 2.7K 202
                                    

Multimedya manyak patronumuz Yiğit Baturalp 😂
•••
Kolumdaki saate baktım. Akrep öğleden sonra ikiyi gösteriyordu. Yorgunluktan bulanık gören gözlerimi kafenin penceresinden görünen denize diktim.
Verdiğim karar iyi mi kötü mü, emin değildim. Doğru yapıp yapmadığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sadece bu işi çözmek istiyordum. Ortada verilen bir emek vardı. Gecesini gündüzüne katan ve deliler gibi çalışan patronumun projeye verdiği değeri biliyordum. Hastalanmış olmasını da bu sebebe bağlıyordum. Her ne kadar gizlemeye çalışsa da gözlerindeki endişeyi fark etmiştim.
Onun lügatında başarısızlık kelimesi yoktu. Kendinden oldukça emin ve yaptığı her işte kendine güveni tamdı.
Bu işin berbat olmasına sebep olan faktörün ben olduğuma emindim. Omar'ın bunu yapmış olacak kadar düşeceğini düşünmesem de gözlerindeki o tehlikeli hırs ve kin bunu yapabileceğini ispatlar nitelikteydi.
"Hazel Hanım?" Duyduğum sesle birlikte düşüncelerim zihnimin en derin kulvarlarına yuvarlandı. Alaycı sesini duyar duymaz tanımıştım.
Gözlerimi, benimki gibi mavi olan gözlerine diktim. İş yemeğindeyken gördüğüm o tehlikeli parıltılar olduğu gibi mavi irislerinde duruyordu.
Ayağa kalkarak elimi uzattım.
"Merhaba." Sesimin kendimden emin çıkması için çabalarken sert olmamaya özen gösteriyordum. Elimi sert denecek bir şekilde sıktı. Yaptığı şeyi sineye çekerek yerime oturdum. Bu işi bir an önce çözüp eve gitmek istiyordum.
Patronumdan eve gitmek için izin aldığım aklıma gelince yalan söylediğim için kötü hissettim.

"Hayırdır, benimle neden görüşmek istediniz?" Omar'ın imalı sözleri sabır eşiğimi zorluyordu. Yine de sakin olmalıydım.
"İş konusunda verdiğiniz kararın gerekçesini öğrenmek istiyorum." dedim sakin bir şekilde.
Arkasına yaslandı ve bacağını diğer bacağının üzerine attı. Elleri karnında birleşirken üstten attığı bakışlarla yerime sinmek istemiştim.
"O konuyu yemekte hallettiğimizi düşünüyordum?" dedi, sert bir ses tonuyla. Oturduğum sandalyede sırtımı dikleştirdim.
"Evet, ben de öyle düşünüyordum." Bakışlarımı gözlerine dikerek devam ettim.
"Bir anlaşmaya varmıştık ve nedense bugün vazgeçtiğinizi öğrendim?" Sorar biçimdeki tarzım hoşuna gitmemiş gibi yerinde kıpırdandı.
"Bir sebebi yok. Maddeler hoşuma gitmedi."
Verdiği cevabın mantıklı hiçbir yanı yoktu bana göre. Bunun bir açıklaması olmalıydı.
"Yine de işi sonlandırmak yerine hoşunuza gitmeyen yerleri bize bildirebilirdiniz." Sesim istemediğim halde meydan okur bir biçimde çıkmıştı. Yerinde dikleşerek benimle aynı bakış seviyesine geldi. Kaşları çatılmıştı. "Emin olun, uzlaşırdık."
"Bu işi sizinle yürütmek istemiyorum. Projenizi beğenmedim, Hazel Hanım." Üstüne basarak söylediği sözler bendeki sabrın yarısını götürmüştü.

"Bakın." dedim derin bir nefes alarak.
"Yaptığımız iş çok ciddi. Burada çocukları kapsayacak bir binadan söz ediyoruz. Eğer antlaşmayı bozmazsanız birçok yetim çocuk yuva sahibi olacak." Sesim yumuşamıştı. İşin farkına varmasını istiyordum. Çünkü bu proje Yiğit Bey için önemli olduğu kadar benim ve birçok kişi için de son derece önemliydi.
"Sizden kişisel hırslarınızı bir kenara bırakmanızı istiyorum." Derin bir nefes aldım. "Gerekirse sizden özür de dilerim." Bunu söylemek benim için zordu. Bütün gururumu ayaklar altına almıştım.
"Proje konusunda bir kez daha düşünmenizi istiyorum. Çünkü bu proje sadece sizin ya da bizim için önemli değil. Pek çok insan da umutla bunu bekliyor." Omar'ın bakışlarında sezdiğim kararsızlıkla doğru yolda olduğumu anlamıştım. Tabi doğru yol ne kadar doğruydu, emin değildim.
"Yemekte olanlar için üzgünüm. Yiğit Bey söylediklerinde ciddi değildi, emin olabilirsiniz." Allah'ım gittikçe düşüyordum.
"Kendi adıma da sizden özür dilerim."
Kendime olan saygımı yitirmek üzereydim. Haklıyken haksız duruma düşmek kelimelerle anlatılmayacak kadar berbattı. Omar ayağa kalktı. Şaşkın bakışlarım eşliğinde gözlerime baktı bir süre. Heyecandan ellerim titrerken dediği şeyle birlikte içim bi nebze de olsa rahatlamıştı.

Özel 'Asi'stan Where stories live. Discover now