|16|•Sahte Sevgililik

63.6K 2.1K 193
                                    

"Anlamadım?" gerçekten de anlamamıştım dostlarım. Murat şaka yapıyor olmalıydı.
"Sevgilim olacaksın." dedi tekrar üzerine basarak. Ellerimi avuçlarından çekip ondan uzaklaştım.
"Az önce dediklerimi duymadın mı? Ben Yiğit'i sev..." sözümü kesti.
"Gerçekten sevgilim olmayacaksın Hazel." dedi büyük bir kahkaha attığında. "Yiğit'in yanında sevgilim olacaksın. Rol yapacağız yani." taşlar köşeli jetonumda yerli yerine oturduğunda kafama vurma isteği ağır basıyordu. Yanlış anlamıştım ve gerçekten tam bir aptaldım.

Murat gözlerimin içine bakıyordu. Bense ne cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Yapmalı mıydım? Yiğit için ne ifade ettiğimi böyle öğrenebilecek miydim? Aklım bir ip yumağına
dönmüştü.

"Hazel?" dedi Murat bir cevap beklediğini ima ederek. Sanırım başka yolum yoktu. Belirsizlik içinde daha da çırpınmak istemiyordum. Yiğit'in benim hakkımdaki düşüncelerini öğrenebilirsem aklımdaki soru işaretlerine bir cevap bulur ve yolumu ona göre şekillendirirdim.
"Tamam." dedim Murat'a. "Kabul. Yapalım şu işi."
Murat memnuniyetle gülümsedi. Yanıma gelip kolunu belime doladı. Yapay bir kızgınlıkla eline vurup kahkaha attım.
"Yiğit burada değil patron."
Murat alınmış gibi rol keserek kolunu belimden çekti.
"Şakaya da gelemiyorsun." söylediğine gülmekle yetindim. Bu işin başıma bela açmaması için dua etmekten ve dikkatli olmaktan başka çarem yoktu.
Evet sevgili dostlarım, bakalım Yiğit Bey ne tepki verecekti?

***
Yaklaşık bir saat sonra evin kapısına ulaştığımda derin bir nefes aldım. Bugünü atlatmış olduğuma şükrederek az da olsa yara aldığımı aklıma getirememeye çalıştım. Çünkü olanları tekrar düşündüğümde modum düşecekti ve annem selektörlerini yakarak üzerime gelecekti. Bu yüzden sıcak bir gülümsemeyi yüzüme kondurup kapıyı çaldım. Bir kaç dakika sonra kapıyı annem açtı. İçeriden gelen sesleri işittiğimde yüzümdeki gülümseme otomatik olarak sönmüştü, dostlarım.
"İçeride komşuların olduğunu söyleme anne." annem gözlerini devirdi.
"Duyacaklar şimdi. Sus da geç içeri." fısıltıyla konuşmasına göz devirme sırası bendeydi. İçeri girmek istemiyordum. Çünkü ortam tam bir Survivor Konseyi gibiydi. Siz içeri adımınızı atar atmaz evlilik konusu açılıyor ve tüm laflarınız ağzınıza tıkılıyordu.
Ve bilin bakalım kim odasına gitmek için salonun, tam da komşuların oturduğu odanın ortasından geçmek zorundaydı?
Cevap veriyorum: Bendeniz, bedbaht Hazel Abacı.
Ne kadar da abarttın Hazel, dedidiğinizi duyar gibiyim. Ama birazdan göreceksiniz dostlarım, her şey tam da abarttığım gibi.

Ayağımdaki topuklu ayakkabıları sinirle çıkarıp vestiyere tıkıştırdım. Annemin kısık sesli söylenmelerini duysam da umursamadım. Normalde misafir ağırlamayı çok severdim. Hatta biri gelecek diye binbir türlü hazırlık yapardım. Ama gelin görün ki komşularımız her şeye muhalefet olan türden insanlardı. Ve zannımca beni evlendirene kadar yıldırma politikalarına devam edeceklerdi.

Annem önde ben arkada salona girmek üzereyken aniden arkasına döndü.
İçeride dönen dedikoduların sesiyle yüzümü buruşturdum.
"Şu asık suratını düzelt. Millet yanlış anlayacak." Annemin söylediklerine sadece omuz silktim. 'Ben bunun hesabını sonra sorarım.' dercesine başını salladığında yüzüme zar zor sahte bir gülümseme kondurdum.

Ve iki adım daha attıktan sonra cehennemin ortasına düştüm, dostlarım. Hakkınızı bu gariban kula helal edin. Sizinle tanışmak çok güzeldi. Kendinize iyi bakın.

'Yine başladın ajitasyona."

İç sesim de lafa girdiğinde koalisyonu tamamlamıştık.

"Aaa Hazel kızım, nerelerdesin? Yüzünü gören cennetlik." mahallemizin bakkalı aynı zamanda dedikoduların bir numaralı ismi Safiye Teyze ilk adımı attığında zoraki gülümseyerek ona baktım.
"Nasılsın Safiye Teyze?" diye sordum hanım hanımcık görünmek için çabalarken.
Sinsi sırıtışı yüzündeki yerini aldığında başladığımızı anlamıştım.
"İyim Hazel kızım. Seni sormalı, ne var ne yok?"
Allah'ım sen aklıma mukayyet ol. Sen bana güç ver. Çok çok amin.
"Ne olsun Safiye Teyze. İş güç. Sizi sormalı?" dedim annemin oturduğu koltuğun ucuna tünediğimde.
"İyiz iyiz biz de, sağol."
"Eee?" dedi Safiye Teyzenin yerini alan Fatma Teyze. Kendisi mahallenin laf taşıyan bir numaralı ismiydi. Ve nedense ben en çok ondan korkuyordum.
"Efendim?" diye sordum. Çünkü neyden bahsettiği hakkında bir fikrim yoktu.
"Duyduğuma göre istifa etmişsin?" Anneme 'sen mi söyledin?' gibisinden baktığımda bakışlarını yukarı dikip reddetti.
"İstifa ettim, Fatma Teyze ama şimdi daha iyi bir yerde çalışıyorum." diye cevap verdim kısaca.
Fatma Teyze elindeki kahve fincanından bir yudum aldı.
"Niye istifa ettin ki?" diye sordu burnunu daha da sokarak. Sinirlendiğimi belli etmemek için ekstra çaba sarf ediyordum.
"İş yerimle bir anlaşmazlık çıktı." diye cevap verdim.
"Neyse neyse, ne zaman evleniyorsun?" diye lafa atladı birden Mediha Teyze. Kendisi, annemin beni evermek için çaba sarf ettiği Mert'in annesi oluyordu ve bu soruyu ondan duymak beni hiç şaşırmamıştı. Mert efendi, ağırbaşlı bir adamdı ama ben onu ağabeyim gibi görüyordum. Üstelik sevdiği başka biri vardı ve zannımca Mediha Teyzenin bundan daha haberi yoktu. Birkaç kez onu evin yakınlarındaki çay bahçesinde bir kızla görmüştüm ve Mert'in çoktan abayı başkasına yaktığını anlamıştım.
"Daha erken Mediha Teyzeciğim. Henüz öyle bir düşüncem de yok." komşuların hepsi birden sekronize bir biçimde başlarını sallayıp ayıplar gibi ses çıkardılar. Bakışlarımı anneme diktiğimde omuzlarını silkip kahvesinden bir yudum aldı. Hayır yani nasıl bir anne kızından yana olmaz?
"Ne erkeni yavrum?" dedi Safiye Teyze lafa tekrar atlayarak. "Yaşın geldi de geçiyor." komşuların hepsi aynı anda tekrar onaylar bir biçimde başlarını salladıklarında gözlerimi devirdim. Sabır eşiğim artık tükeniyordu.
Anneme gizliden 'bir şey desene.' der gibi baktığımda 'ben bilmem.' diyerek omuzlarını silkti.
"Daha otuzuma bile gelmedim. Ne geçmesi Safiye Teyzeciğim?"
"Ah ah!" dedi Fatma Teyze dertli bir şekilde avuçlarını birbirine vurdu.
"Bizim zamanımızda böyle miydi? Biz bu yaşlarda evlenmesek bize evde kalmış derlerdi." hepsi birden bakışlarını yere dikip onu onayladılar ve mahsun mahsun yere baktılar.
Sanki erkenden ölmüşüm de, 'nasıl da gitti gencecik yaşında yavrum?' der gibi bir halleri vardı şu an- ki biraz daha burada kalırsam gerçekten de gencecik yaşımda gidecektim.

Özel 'Asi'stan Where stories live. Discover now