|19|•Anılar

56.8K 1.9K 93
                                    

Bölüm şarkısı: Jin-Epiphany

***

*Bir Ay Sonra.

"Günaydın Hazel Kızım."
Dalgın dalgın yürürken duyduğum ses ile durdum.
"Günaydın Aliye Teyze." dedim her sabah önünden geçip selam verdiğim balıkçı kadına. Sıcak bir şekilde gülümsedi. Lakin benim tek yapabildiğim burukça bir karşılık vermekti.
Elindeki ağı yere bırakıp, ellerini üstündeki önlüğe sildi. Ağır ağır yanıma yaklaşırken yüzümdeki hüznü gizleyebilmek adına büyük çaba harcıyordum. Hergün yaptığım gibi.
"Sahile mi yine?" başımı salladım. Yaklaşık bir aydır iki sayfadan ötesini okuyamadığım kitabı kaldırıp ona gösterdim.
"Her zamanki gibi kitap okumaya gidiyorum." dedim gülümsemeye çalışarak.
Aliye teyze bir müddet elimdeki kitaba baktı. Bakışları tekrar bana döndüğünde hüzünlü bir şekilde gülümsedi.
"Ayraç hep aynı yerde."
Mahçup bir şekilde bakışlarımı ayak ucuma indirdim.
Hayatım koca bir yalan olma yolunda ilerliyordu.
"Gel otur." dedi Aliye Teyze barınağın önündeki küçük tabureleri işaret ederek.
"Bir çay içelim." başımı sallayıp onu onayladım.

Buraya geleli yaklaşık bir ay olmuştu. Denize yakın, ormanlık bir alanda küçük bir kulübede kalıyordum. Günler olağanca zorluğuyla geçiyordu. Kimseyle doğru düzgün konuşmuyor, annemi ve Murat'ı haftada bir arıyordum. Burada ise her gün uğradığım marketin sahibi Ömer Amca ve şu an yanımda olan balıkçı Aliye Teyze ile tek tük kelam ediyor sonrasında yoluma, sessizliğime dönüyordum.
Kendi içimdeki hesaplaşmalarım, zihnimde yeterince gürültü yapıyordu. Uykusuz geçen günlere bir yenisini daha eklerken, buraya gelmenin beni iyileştirmesini beklediğim için kendime küfretmekten başka bir şey elimden gelmiyordu.

Aliye Teyzenin gösterdiği tabureye oturdum. Burası kıyıda, sandalların yanında inşa edilmiş derme çatma bir balıkçı barınağıydı. Martıların sesi yanıbaşımızdan gelirken Aliye Teyze barınağa girip elinde iki bardak ve büyük bir termosla geri döndü.

Mevsim sonbahara yaklaşıyordu. Dolayısıyla hava soğuktu. Denizin kıyısında olmak kışın daha da yakınlaştığını belli ediyordu. Aliye Teyze doldurduğu çayı bana uzattı. Teşekkür ederek aldım.
Çayın sıcaklığı parmak uçlarımda ateş tınısı bırakırken üzerimdeki cekete daha da sarındım.
"Anlat bakalım." dedi Aliye Teyze, boynuna sardığı yün atkıyı çıkarıp bana uzattı.
"Gerek yok, Aliye Teyze. İyi böyle." beni dinlemeyip atkıyı elime tutuşturdu.
El mecbur alıp atkıyı boynuma sardım. Kısa saçlarımın yüzüme vurduğu darbelerden korunmak için bu iyi olmuştu.
"Neyi anlatayım ki?" dedim derin bir iç çektiğimde. Aliye Teyze elindeki çaydan bir yudum aldı.
"Seni defalarca aynı sayfada bırakan o derdi." dedi. Burukça gülümsedim.
Nasırlı elleri çok çetin şeyler yaşadığının kanıtıydı. Kırışık dolu yüzünde yaşanmışlığın izleri vardı. Karşımda oturan kadının çok şey bildiğini, çok şey gördüğünü tahmin etmek zor değildi. Eminim benim gibi binlercesi, şu an oturduğum taburede oturmuş, binlercesi karşımdaki kadınla konuşmuştu. Derme çatma bu balıkçı barınağının çok şeye tanık olduğunu anlamak güç değildi.

Kıyıya vuran dalgaların sesini dinledim bir müddet. Nereden başlayacağımı, neyi anlatacağımı bilmiyordum. Biriyle karşılıklı oturup konuşmayalı çok olmuştu.
"Nasıl unutulur Aliye Teyze?" diye sordum ona. Konuşmaktan ziyade içimdeki o devasa acıya bir çare aramaktı amacım.
Çünkü dışımın sessizliğine ve İçimin gürültüsüne artık dayanamıyordum.

Gördüğüm kabuslar, uykusuzluk ve kimsesizlik... İçimde çığ gibi büyüyen o yok olma isteği...
Hepsi birden üzerime geliyor ve ben çıldırmakla ölmek arasındaki o ince çizgide yalpalıyordum.

Aliye Teyze hüzünlü bir gülümseme bahşetti bana.
Yeşilin en acık tonuna ev sahipliği yapan gözleri denizi buldu. Bir süre dalgaları izledi. Sessizlik aramızda bir gemi gibi suda salınırken derin bir nefes alıp bana döndü.
"Unutulmaz Hazel." dedi, gözleri üzerimde asılı kaldığında. Bana bakıyordu. Ama bana bakmadığını, onun da anılara daldığını anlamam uzun sürmedi.
"Ne kadar uğraşırsan uğraş unutamazsın. Unutmak kolay olsaydı, bu karşındaki kadın burada olmazdı." Kaşlarımı çatarak ona baktım. Neyden bahsettiğini kavramaya çalışırken o konuşmaya devam etti.
"Ben unutamadığım için yıllardır buradayım. Bu derme çatma kulübede sonumu bekliyorum." Yeşil gözlerinde parıldayan yaşları gördüğümde onun da bir derdi olduğunu, onun da benim gibi bir gönül meselesi içinde yanıp kavrulduğunu anlamıştım.

Özel 'Asi'stan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin