'Başlıyoruz'-Bölüm3-

96 19 20
                                    

Merhabalar!

Bölümlerin okuma sayısı da aşırı az vote sayısı da. Ne yapacağımı bilmiyorum arttırmak için. Eğer okuyorsanız oy vermeyi lütfen unutmayın. Bu bölümler biraz daha tanıma amaçlı.

Karakterlerimizle tanışacaksınız ama hikayelerini bir sonraki bölüme saklıyorum :)

Umarım beğenirsiniz ve bunu bana göstermeyi unutmazsınız, iyi okumalar :))

-3-

Mekanın yaklaşık iki sokak ötesinde inip yürüdüm. Kalın demir kapıyı itip girdiğimde ürpermeden edemedim. İçerisi dışarıdan daha soğuktu. Kabanıma sarılıp deri koltuğa oturdum ve herkesin gelmesini bekledim. İlk gelen bir kız oldu. Kapıyı hafif açık bıraktığım için ittirip girdi.

Ayağında siyah uzun botları vardı ve kalın bir mont giymişti. Beyaz teni soğuktan pembeleşmişti.

"Merhaba" deyip oturdu.

"Merhaba, adın ne senin?" Hiçbirini tanımıyordum. Seçmeleri Aras yapmıştı.

"Kızıl." Ben kaşlarımı çatıp bakmaya devam edince ekleme gereksiniminde bulundu,

"Takma adım Kızıl, gerçek adım değil." deyip hafifçe gülümsedi ve bende gülümsemesine karşılık verdim.

"Okula gidiyor musun?" Ayağa kalkıp köşedeki soba için talaş basmaya başladım. Sobayı benim yakacağımı görünce biraz şaşırdı ama sonra kendini toparlayıp cevap verdi,

"Hayır, bu sene mezun oldum." Kafamı sallayıp işime devam ettim. Sobayı yakıp yerime geçtiğimde içeriye üçlü bir erkek grubu girdi. Kızıl'a gülümseyip oturdular. Sanki özellikle benimle göz göze gelmemeye çalışıyorlardı ki bu komikti.

"İsimlerinizi dile getirmek ister misiniz acaba beyler?" diye alayla karışık bir soru yönelttim. İlk önce afallayıp birbirlerine baktılar sonra ise zayıf fakat en uzunları olan konuştu.

"Kartal ben." deyip yerinde kıpırdandı. Yanındaki, sporla uğraştığı her halinden belli ama gelişimini tamamlamamış bir çocuk boyuna sahip olan konuştu,

"Herkül." deyip gözlerini gözlerime dikti. Kopkoyu kahve gözleri kısılmıştı, vereceğim tepkiyi merak ediyordu.Gülümseyip bakışlarımı yeşil gözlü olana çevirdim.

"Çimen." dedi o da beklemeden. Ne kadar da yaratıcı!

Odayı saran sessizlikte sadece ateşin çıtırtıları duyuluyordu. 3-4 dakikanın ardından Aras'la birlikte içeriye 5 kişi daha girdi. Aras yanıma gelip yanaklarımdan öptü ve etrafa göz gezdirip,

"Tamamız sanırım."

"Teşekkür ederim Bulut ama son gelen 5 kişinin de adını duysam iyi olacak." 3ü kız 2si erkekti. Toplam 6 erkek 5 kız olacaktık.

Boyu benimkinden en fazla 5 santim uzun olan kız söz aldı ilk önce. Sokakta görsem dönüp bir daha bakacağım bir güzelliği vardı. Altın sarısı saçları, masmavi gözleri ve sarı teniyle burada olmasını asla beklemeyeceğim bir zarafete sahipti.

"Güneş ben, yani takma adım." deyip gülümsedi.

"Gayet beklenebilir bir lakap," deyip bende sırıttım. Yanında oturan sarışın oğlan ona çok benziyordu. Aynı sarı ten, sarı saç ve mavi göz. Ama boyu gayet uzundu.

"Atlas bende. Kardeşiz." deyip Güneş'i gösterdi. Atlas'ın yanında oturanı hemen tanıdım. Duman'dı bu. O koyu maviliklerde ki hırsı unutmam güçtü.

"Duman." dedi. Kafamı sallayıp onayladım. Duman'ın yanındaki esmer kız buraya en çok uyanlardan biriydi. Siyah diyebileceğim gibi gözleri, çok kısa siyah saçları vardı.

"Benim lakabımda Markab, Kronos." İstemsizce gülümsedim.

"Pegasus'un kanatlarını simgeliyor değil mi Markab?"

"Aynen öyle."

En sonda oturan kız bizim camiadandı. Aşırı zengin olduğu bütün kıyafetlerinden akıyordu ve gece birkaç davette gördüğümü anımsıyordum.

"Vega." dedi. Hafifçe güldüm.

"Tam da beklediğim gibi bir lakap. Para ve zenginlik. Ee yarın akşamki davete geliyor musun bari?"

"Mecburen evet." dedi bariz bir bıkkınlık tonu vardı.

"Tamam arkadaşlar, dediğim gibi bugün Sokakların Nabzı'nı attırmaya başlayacağız. Fakat birkaç şey söyleyeceğim." Arkamı döndüm ve köşedeki küçük yazı tahtasına yöneldim. Elime tahta kalemini alıp numaramı yazdım ve en öndeki kişinin önüne koydum.

"Bu benim numaram. Buraya gelemeyeceğinizi belirtmek, bugün var mı yok mu diye sormak, ya da diğer her şey için aramıyorsunuz. Sadece ama sadece başınız sıkıştığında, çok çaresiz kalınca beni arayacaksınız. Buraya istediğiniz zaman gelmeyebilirsiniz ve her gün Sokakların Nabzı'nı attıracağız." Odada mutlak bir sessizlik hakimdi. Elden ele yazı tahtası dolaşıyor numaramı telefonlarına kaydediyorlardı.

"Bugün başlayacağız ama sizi uyarmam gerek. Tahmin ettiğiniz gibi değil, hiçbir zaman da olmayacak. Ellerine bıçaklar, bellerinde silahlar olan ve akılları gayet başında pisliklerle dövüşeceksiniz. Polisin bulamadığı bilgiler bizde olacak. Eskisinden biraz farklı. Bu sefer çeteleri çökerteceğiz çünkü Kedi, bir çete tarafından kaçırıldı. Birlikte çalışacağız. Aradığımız ise," Tam avucumun dış kısmını yani elimin üstünü gösterdim.

"Burada damga olan bir çete. Orada damga olan birini görürseniz beni çağırıyorsunuz. Üçlü gruplar halinde dolaşacaksınız. Bulut ve ben dolaşıp sizlere yardım edeceğiz. Yardıma ihtiyacınız olduğunda 'Yardım' diye bağıracaksınız. Ardından polisi arayacak, konum verecek ve adamları bağlayıp çıkacağız. Polisin aradığı insanlar olduğu için sorgulamayacaklar ki zaten Sokakların Nabzı'ndan haberleri var." Derince bir soluklandım gözlerimle hepsini taradım.

"Yanınızda en azından bir tane çakı bulundurmanızı tavsiye ediyorum. İsterseniz silah da alabilirsiniz. Yanında hiçbir şey olmayan bu kutudan alabilir." İçerisinde birkaç tane çakı bulunan bir kutuyu salladım ve kenara koydum. Soba içeriyi baya ısıtmıştı. Hatta bazıları montunu, atkısını ve eldivenlerini çıkartmış sadece kazaklarıyla oturuyorlardı.

"Bugün bir hırsızlık çetesiyle başlayacağız. Tahminimce 8 kişiler ve 2 tanesi bir evde diğerleri de depo da konaklıyor. 3 kişi Bulutla eve gidecek ve geri kalanlar benimle depoya gelecekler." Bir kağıda adres karalayıp, Bulut'un eline tutuşturdum.

"Seç bakalım iki kişi." deyip sırıttım. Gözlerime bakarken bir hainlik planladığını seziyordum. Kesin birilerini sinir edecekti.

"Kartal ve Güneş'i istiyorum." dedi, hedefinde Atlas olduğu gayet açıktı. Güneş ve Atlas'ın kaybedecek şeyleri vardı. Birbirleri gibi.

Atlas yerinde biraz kıpırdandı ama sesini çıkartmadı. Güneş ise çoktan ayaklanmıştı.

"Pekala, geri kalanlar da benimle o zaman. Hadi bakalım hazırlanın." Hepsine birer tane çelik yelek verdim ve bende üzerime bir tane geçirdim. Zengin olmanın avantajlarından biriydi çelik yelek. Soyadımı kullanarak yaptırmıştım.

Hepsi üstünü giyinip dışarıya çıkarken bende sobayı ve ışıkları söndürdüm.

Havada dondurucu bir soğuk vardı, yerler buz tutmuştu. Cılız sokak lambası ne karanlığı ne de sisi aşabiliyordu. Düşünmeme gerek yoktu. Ne yapacağımı gayet iyi biliyordum. Ne de olsa, alışıktım.

🥂🥂

*Kısa bir bölüm farkındayım ama bundan sonrakiler böyle değil. Lütfen desteğinizi esirgemeyin. Olumlu olumsuz vote ve yorumlarınıza her zaman açığım.
Hatırlatmayı yine yapayım, Aras gerçek adı Bulut lakabı. Ve hikayede duyduklarınız hepsi lakapları. *
-D.A.

Sokakların NabzıWhere stories live. Discover now