'Hikayeler ve Çimen'-Bölüm5-

114 21 45
                                    




Merhaballaarr efeniimm dırırırııımm

Ayy çok heyecanlıyım ben yine!! Dün gelmesi gereken bir bölümdü ama bekleyen zaten yok diye çok da kasmadım açıkçası.

Bölüm o kadar heyecanlı ve olaylı ki bölüme isim bulmakta zorlandım resmen. Upuzun bir bölüm oldu, tam 3971 kelime!!(bir sürü konfeti ve alkış yolluyorum kendime) umarım severek okursunuz. Hikayelerin bir kısmını öğreniyorsunuz ve tabi ki Çimen'le ilgili bir sürpriz var :)) veee Kronos ilk defa kaçırıldığı hakkında detay veriyor (şuraya şaşkın surat emojisi koyalım)

Keyifle okumanız dileğimle. Bana destek vermeyi unutmayın lütfen, vote ve yorumlarınıza ihtiyacım var. Eh, o zaman buyurunuz efendim, bölüm beş sizlerle.(buraya bir sürü siyah kalp, neden siyah gayet açık bence :)

**"Peki ya intikam. Kimden, ne için?" diye sordum.

          

"Benden annemi aldılar Damla. Bende onlardan alabildiğim kadar çok şey almak istiyorum. Ne kadar zarar gördüğüm hiçbir önemi yok yeter ki onlarda acı çeksinler." Gözlerini gözlerime dikti ve ben o an gözlerindeki nefretle irkildim. Olay buydu işte, bize ne kadar zarar geldiği zerre kadar umurumuzda değildi. Bu yüzdendi ya bu kadar çok yara bere.

"Elimden geleni yapacağım. Sırayla, hepiniz için. Yeter ki sizde benim için elinizden geleni yapın." Bu sefer kafasını sallayıp beni onaylayan taraf o oldu. Bir süre sonra omuzlarında battaniye gibi şallarla kadınlar ve onları yalandan sevgilerle boğan adamlar çıktı dışarıya bizde içeriye girdik ve gecenin sonuna kadar konuşmadık. O arada Aras'a mesaj attım ve bana yarın erkenden mekana gelmemi çok önemli şeyler bulduğunu söyledi. Geceyi, düşünmemeye çalışarak ve herkesten gıcık alarak bitirdim. **

-5-

Sabah uyandığımda gün ağarmamıştı sanki. Saat 07:00'ı gösteriyordu ama kapkara bulutlar bütün şehri sarmıştı. Kötü bir cadı bu iğrenç şehri büyülemişti sanki. Acıya ve mutsuzluğa mahkum etmişti. Dışarıdaki kemikleri buz tutturan soğuğa rağmen ben sıcacık odamda kalbimin soğukluğuyla titrerken, kalbi sıcacık insanlar donuyordu belki de. Rüzgar, paramparça etmek istercesine yağmurla işbirliği yaparak camları dövüyordu.

Mekanın yaklaşık üç sokak ötesinde taksiden inip kafam yerde, hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Hızlıca Aras'a geldiğimi yazdım ve mekanı açtım. Ben daha sobayı yakamadan o gelmişti ve işi devraldı. Bir yandan da anlatmaya koyuldu.

"Kronos, dün gittiğimiz yerdeki adamlardan biri bir cesetten bahsetti bana, bende birkaç araştırma yaptım. Ondan hiçbir şey çıkmadı ama adamın ailesiyle konuştum. Bilirsin acı insana hiç yapmayacağı şeyleri yaptırır. Bana açık olarak bir şey söylemediler ama ben çok net bir şekilde hayatlarıyla tehdit edildikleriyle anladım. Bir bardan söz ettiler. Çocuk düzenli olarak oraya gidiyormuş. İlk başlarda her şey normalmiş ama yaklaşık bir yıl sonra elini sürekli sakladığını hatta yazın bile eldiven taktığını söylediler. İzi cinayete kadar görememişler. Barın adresi belli istersen yarın gidip bakarız."

Duyduklarım karşısında istemeden de olsa heyecanlanmıştım. O eldeki iz her şeyi açığa kavuşturacak olan şeydi.

"Neden bugün gitmiyoruz Bulut?" diye sordum.

"Hafta sonu kapalılar. Oradan geliyorum." dedi.

"Bir gece kulübü ya da bar, neden hafta sonları kapalı olur ki? Sence de çok mantıksız değil mi?" diye sordum. En çok iş yapabilecekleri zamanlar hafta sonlarıydı.

"Kesinlikle. Bu yüzden hafta sonları başka bir şeyler yaptıklarını düşünüyorum. Bir kumarhane ya da onun gibi bir şeyler." dedi tam da aklımdan geçeni söyleyerek.

Sokakların NabzıWhere stories live. Discover now