'Kırmızı'-Bölüm17-

123 9 71
                                    

Heyyoo, ben geldiimm🥳🥳🥳

Aşırı sevdiğim çok içime sinen bir bölüm oldu. Umarım siz de seversinizz🥰🥰🥰

Oy vermeyi(yıldıza dokunmak) ve satır aralarına yorum bırakıp sondaki soruları cevaplandırmayı lütfen unutmayın🤩🤩🤩

Sindire, sindire okuyun. Uzun ve baya olaylı bir bölüm. Demiraşkım yine başta sizi selamlıyor. Aşırı romantik bir köpüş çünkü o🐶💕💕💕💗💗💗

Öptüm hepinizi kocaman, önce hatırlatma sonra bölüm emrinize amade efendiimm❣️❣️


""Sen bir gece, son kez o elektrik direğinin altına geldin fakat ikimizin de bundan haberi olmadı. Sen son kez bana sarıldın, son kez beni öptün, son kez saçlarımı okşadın ama kimse bunu bilmedi Demir. Kimse bunun bir son olduğunu bilmedi. Hatırlayamıyorum. Ne zamandı hatırlayamıyorum bile." Arka arkaya hıçkırıyorum. Vücudum deli gibi sarsılıyor. Göz yaşlarım sel gibi akıyor. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Mezar taşına bakamıyorum. Adının beyaz mermerdeki yazısına bakamıyorum. Kolumu kaldıracak halim yok ama mezar taşını sıkıyorum. Aklımdan geçen tek şey son kez olduğu.

  Son kez.

O son kez bana sarıldı. Tüm hayatım boyunca son kez yaptı bunu. Dudakları son kez benimkileri buldu. Son olduğunu bilmeden yaptı bunu, önümüzde koskocaman bir zaman var sanarak yaptı. Son olduğunu kimse bilmedi.

Avucumda mezarının toprağını sıkıyorum ve birkaç derin nefesle birlikte konuşmaya devam ediyorum.

"Buz gibi bu Demir.

Toprağın buz gibi sevgilim, senin ellerin hep sıcacık olurdu. Sen hiç üşümezdin. Hep o morg yüzünden bunlar değil mi biriciğim?

Söyledim ben onlara, çok söyledim Demir. Üşür, dedim, götürmeyin, dedim. Koymayın onu o soğuk yere, dedim." Birkaç hıçkırık krizi daha.

"Dinlemediler sevgilim, beni hiç dinlemediler."

Devamı yoktu. Sarsılan vücudum her bir hıçkırıkla mezar taşına çarparken çoktan bükülmüş dizlerimle birlikte ıslak zemine çökmüştüm bile.

Ağzımdan sürekli aynı kelime çıkıyordu, 'dinlemediler, dinlemediler, dinlemediler...'

Duramıyordum, kendimi durduramıyorum ama zaten istemiyordum. Aklıma yüzlerce anı dolarken mutluydum. İçim kan ağlıyor, vücudum, kalbim acıdan kıvranıyor ve ölümü arzularken bile gözlerimin önünden anılarımız geçtiği için mutluydum.

Üşüdüğümü, bir beden beri sarmalayıp ayağa kaldırana kadar fark etmedim. Kendisinden destek almamı sağladı, hatta direkt beni taşıdı çünkü ayaklarım beni taşıyamazlardı, tüm bedenim parçalara ayrılmış kum gibi dağılıyordu sanki.

Kim olduğunu bilmediğim bedeni ittim.

Sayıklamalarımı kestim ve 'bırak beni' diye mırıldandım çünkü daha fazla sesim çıkmadı. Hırpalanmış, kurumuş boğazım da acı veriyordu.

**

"Yapamadım Damla, kalamadım. Onun olmadığı bu şehirde barınamadım. Kardeşimle birlikte girdiğimiz sokaklarda dolaşamadım, onun evinin mahallesine adım atamadım. Aylarca evime gidemedim ben Damla. Senin kadar güçlü olamadım." Gözyaşlarımın ıslaklığıyla hala nemli olan yanaklarım yukarı kıvrıldı, dudaklarımda alaycı bir gülümseme gücünün yettiği kadar kaldı.

Sokakların NabzıWhere stories live. Discover now