'Mezar Taşı'-Bölüm16-

94 10 86
                                    

Heyyooo, ben geldimm🎉🎉

Ayy size öyle BOMBA bir bölümle geldim kiiii. Önce sinirlenecek, sonra ağlayack en sonda da şokşokşok olacaksınız ama yani böyle 3milyon tane şok yazsam o şoku tarif edemem bence. 😱😱😱

Ben en sonda söyledim ama en sona gelmeden anlayacaksınız zaten böyle iki üç cümle önce falan asdfghjkl 😂😂

Bir yerde bir şarkı önerdim, ağlamanız için. Ben yazarken hıçkıra, hıçkıra ağladım ama yani öyle böyle değil, deli gibi ağladım. Bir ara ekranı göremedim falan durup gözlerimi sildim😂😂 Umarım hissedersiniz. Şarkı multi de, dediğim yerde isterseniz açın piyano zaten. 😭😭😭😵😵😵(Peçeteleri hazırlayın)
Bu arada Bukre'nin de soyadının Aral olduğunu biliyorsunuz değil mi? Damlayla öyle tanışıyorlar zaten. İsimleri arka arkaya okunuyor, soyadlarının aynı olduğunu farkediyorlar. Bukre Aral yanii🙄🙄
Yeni karakterimiz var, kullandığım modelin ismi karakterler kısmında yazıyorrr merak eden baksın🙃🙃😙😙

Size iyi okumalar efendim, satır arasına yorum bırakmayı, düşüncelerinizi booollbolll yazmayı ve oy amayı lütfen unutmayın. Önce hatırlatma sonra da bölüm emrinize amade 🖤🖤🖤

"Resmen elim, ayağım titriyordu. Arslan yanımda olmadıkça onun muhabbetine katlanamıyordum. O yanımda olunca bir şekilde sakinleştiriyordu beni, ona karşı olan nefretimi bastırmanın bir yolunu buluyordu. Ama o yokken...

          

Onu canice öldürme planlarımın önünü kimse kapatamıyordu ve bunları yapabilecek olma gücümün bilincinde olmam da işi hiç kolaylaştırmıyordu.

Sinirle kalkıp devirdiğim sandalyeye eğlenceli bakışlar atan Yaren, konuşmak için ağzını açtığı sırada ağır metalin sürtünme sesi sessizliği çiğnedi ve hepimizin bakışları kapıya yöneldi.

İçeriye giren kişiyse Arslan Haznedaroğlu'ndan başkası değildi.

"Oo, birileri benimkini sinirlendirmiş yine." Ben şaşkınlıktan ve sinirden histeri krizi geçirmek üzereyken o bana doğru, suratında tıpkı Yareninki gibi bir gülümsemeyle yürümeye başladı. Gözlerimi bir an olsun onunkilerden çekmezken çatılmış kaşlarım ve titreyen ellerimle onu izledim. Yanıma ulaşıp donmuş gibi kıpırdamadan duran bedenime sarıldı.

"Ne o Damla, beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa?" Onun bana sarılması üzerine sanki elektrik kablosuna ıslak elle değmiş gibi irkildim ve onu kendimden uzaklaştırdım. Eğlenen yüzüyle bana bakarak kurduğu cümleyle ondan daha da tiksindim.

İnsanın istemediği ot gerçekten burnunun dibinde bitiyordu.

Burada ne halt ettiğini sormak için ağzımı açmıştım ki, içeride göz gezdirirken Yaren'le buluştu bakışları.

"Yaren, demek sevgilimi ziyarete geldin. Ne kadar iyi düşünmüşsün." Kimse sesini çıkaramıyordu, bende dahil. Yıllardır beklenen ve çok sevilen bir serinin son filminin can alıcı sahnesini izliyorduk sanki. Herkes pür dikkat kesilmişti ve kimse başka yöne bile bakamıyordu. Kendimi toparladım.

"Ne işin var senin burada Haznedaroğlu? Buraya gelmen yasak senin!" Sesimin yankılanmasına da, yüksekliğine de, içinde barındırdığı öfkeye de zerre aldırmadı. Hatta bağırışımla birlikte kendine gelmeye başlamış olan arayıştakilerin sinirle dolu bakışlarına bile aldırmadı.

"Yaren konum attı ben de geldim, ne var bunda?" diye sordu tamamen izinsizce çektiği sandalyeye otururken.

"Yaren konum mu attı? Ne bok yiyorsunuz lan siz?" Bir kez daha bağırışım mekanı doldururken ikisine de oldukça sertçe baktım. Yüzlerinde ki o eğlenme ifadesi beni çileden çıkarıyordu. İkisinin gülümsemesini de tırnaklarımla kazımak istiyordum.

Sokakların NabzıWhere stories live. Discover now