'Non Serviam'-Bölüm10-

85 10 50
                                    




Selllaaammmllllarrrrrr, dırırırıııımmm.

Neşeliyim çünkü duyduğuma göre Parti bölümü için heyecanlı olanlar varmış. Bu beni sevindirir 🙃 Ama üzülerek belirteceğim ki 12. bölümden önce partimiz olmayacak ama bakın, 11 biter bitmez bunu yayımladım. Her ne kadar okunma sayımız çok az olsa da, belirli okuyucularımı bekletmek istemiyorum. Unutuyorsunuz sonra 😅😅

Neredeyse her bölümde ya Demir'le ya da Bukre'yle olan geçmişten kesit yer vermeye çalışıyorum. Onları da tanımanızı istiyorum çünkü Damla'nın değer verdiği sayılı insanlar onlar. Onun kişiliğinde yerleri çok büyük😪🤫🤫

Geçen bölümde iki karakterimiz vardı, bunda da iki tane koyacağım ama 'oyuncular' kısmında bir sürü kişi var, merak edenler göz atabilirler. Bana da söyleyin bakalım hayalinizde ki gibiler mi, merak ediyorum ben😏

Hatırlatmamız bölümün en sonu değil, önemli olan kısmı.

İyi okumalar, yıldızımızı parlatmanız ve yorum yapmanız dileğimle, çünkü biliyorsunuz ki satır arasına yorum bıraktığınızda, o kısımdaki düşüncelerinizi okumak en büyük zevkim. Bölüm sonu değerlendirmesi de hiç fena olmaz ama tabii🤗🤗
Ben yine çok konuştum, hadi o zaman önce hatırlatma, sonra bölüme alalım sizi😅🖤

"Mekanda, hepsinin çıkması için bekledim fakat geriye tek bir kişi kalmıştı. Neden kaldığını sormadım ya da mekandan çıkmaya yeltenmedim. Benimle konuşmak isteyeceğini zaten tahmin etmiştim. Bu yüzden onun yaptığı gibi koltuklardan birine oturdum ve gözlerimi zümrüt yeşili olamayacak kadar açık yeşil olan gözlerine diktim.

Bomboş bir suratla ona bakarken yerinde huzursuzca kıpırdandı, ellerini gözlemlediğim kadarıyla ciddi bir şey yaparken ya da huzursuz olduğunda yaptığı gibi dizlerinde birleştirdi ve hafifçe öne eğildi.

"Konuşmamız gerektiğini düşündüm." Onun yaptığı gibi bende ellerimi birleştirdim fakat koltuğa daha da yayıldım.

Söylediği şeye karşın başımı sallamakla yetindim.

"Bak, sana,bana inan diyemem, beni sev de diyemem, beni koru diyemem. Bunların hiçbirine ihtiyacım da yok zaten ama senden bana güvenmeni istemek zorundayım Damla. Çünkü eğer sen bana güvenmezsen, bende sana güvenemem."

İhtiyacı olmadığını biliyordum, hele ki korunmaya. Kendi kendine gayet yetebilen bir tipti.

"Sana hangi konuda güvenmemi istiyorsun?" diye sordum. Bukre'yi sevdiği konusunda mı? Bana yanlış yapmayacağı konusunda mı?

"Seni bu işte asla yarı yolda bırakmam." Dedi. Ciddiydi, samimiydi ve güven veriyordu.

"Bu konuda sana zaten güveniyorum." Afallamıştı. Bu konuşmayı yapmadan önce kendisine iddialı bir konuşma, bir savunma hazırladığı belliydi. Hiçbirine gerek kalmamıştı.

Evet, ondan pek haz etmediğim bir gerçekti. Hatta onu görmeyi de istemiyordum ama bu ona güvenmediğim anlamına gelmiyordu. Bana yanlış yapmayacağını biliyordum zaten.

"Pekala." Diye mırıldandı. Karşılıklı oturduğumuz koltuklarda bakışlarını ayaklarına dikti ve aramızda bir sessizlik uzadı. Ben ağzımı, ona gidecek bir yeri yoksa burada kalabileceğini söylemek için atmıştım ki, tahmin etmediğim bir hızla bakışlarımızı birleştirdi ve söze daldı.

"Bana Bukre konusunda da güvenmeni isterdim Damla." Bu sefer afallama sırası bendeydi. Kedi'yl adım aynı cümle de geçmeyeli uzun zaman olmuştu.

Sokakların NabzıWhere stories live. Discover now