BİR SOĞUK KIŞ GECESİ

519 15 4
                                    

Gene yorgun bir kış gecesinde,
Soluklandığımda çıkan o buhar ile, Başbaşaydım.
Yorgun yorgun aldığım bir nefes,
O içimdeki bitmişliklerle biten heves,
Bırakmadı peşimi.
Gün gün sarılırken benliğimdeki sıcaklığa,
Seyirci oldum akıp giden zamana,
Seferber oldum elimden kaçanlara.
Hapsoldum semanın yedi katına,
Hatta yokoldum yapayalnızcasına.
Neydi beni bu anlam karmaşasına sürükleyen,
Neydi bu anlamsız hayatı sorgulatan.
Yaşayıp giderdi herkes,
Elbet bir gün de göçerdi bu dünyadan.
Kim bilir hangisi yaşadı bir amaç için.
Gene o soğuk kış gecesinde,
Kenetlenirken dizlerim birbirine,
O an anlamını buldu işte.
Ben burda, bu şehirde.
Parmaklarım şiir yazmak üzere.
Harfler, sayılar, işaretler dolu bu klavyede.
İşte o soğuk kış gecesinde,
Suskunluğumun cesediyle,
Açtım içimi dünyaya, takılmadan korku peşime.
Yazdım bu satırları,
Düşüncelerim arasında gezermişçesine.
Tabi o kış gecesinde,
Her gün gibi o günde.
Uzanırken ayaklarım kollarımın altında kanepeye.
Biraz daha büyüdüm,
Kafa tuttum cahilliye, hissizliğe, cesaretsizliğe.
İşte o kış gecesi gibi, belki günden güne.
Belki her saniyede, her düşüncede.
Ağladığım her bir nedende.
Büyüyorum yavaş yavaş.
Zaman da durdurmuyor beni,
Onu durduramayışım gibi...
Kim bilir kaç kış gecesi görecek bu yürek,
Kim bilir kaç kış gecesi klavye elinde uyuya kalacak bu beden.
Kim bilir ne zaman gelecek insana, o giden insaniyet!

 Kim bilir ne zaman gelecek insana, o giden insaniyet!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ŞİİRLERLE YAĞAN YAĞMURLARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin