'Parti-Part2'-Bölüm13-

84 10 109
                                    

                    

Arslan Haznedaroğlu'yla bir valse var mısınız?
"Take my hand, I'll teach you to dance."
"Elimi tut, sana dans etmeyi öğreteceğim."
-All About Us (He is We)🎼
HELL-LLLOOOO!!!

Ben geldiiiimm👅👅👅

Parti bölümü çok isteniyordu ben de uzatmadan attım ama aldığımız vote sayısı oldukça azdı. Anlaşılan ben yine kendi kendime beklemişim bölümü......

Bu beni çok üzüyor çok.

Neyse.

Bu bölüm parti bölümünün ikinci ve son kısmı. İlk kısmından daha heyecanlı bence, seveceğinizi umuyorum çünkü ben çok sevdim🤗🤗

Beğenirseniz bölümü lütfen yıldızı parlatmaktan ve bana görüşlerinizi belirtmekten çekinmeyin çünkü önemli benim için. Hatta deli gibi merak ediyorum ne düşündüğünüzü ki bunun içinde satır araları var zaten 😂😂

Dersleri boyunu aşmış -ki 1.68'im.- bir mühendislik öğrencisi olarak belirtiyorum ki vaktim olmamasına rağmen bölüm yazıyorum. Okuyorsanız eğer, beğenmeniz benim için tahmin ettiğinizden de önemli çünkü artık olay okunmasından çok 'lan ben kime yazıyorum bunları?' kısmına döndü.🙅🏻‍♀️🤦🏻‍♀️

Öyle işte🙄🙄

Eh, daha fazla konuşmayayım da siz de bölümü okuyun☺️

Okuyup oy veren, satır aralarına yorum bırakan herkesi koskocaman selamlıyor ve öpüyorum ama bölüm ithafı Büşş'e gidiyor çünkü o bir Atlas aşığı!😍🌊💦💙

Multi de Arslan bebitosu ve onun masmavi gözleri var. Bir de Alptuğ bebitosu ve onun kopkoyu mavi gözleri var. İkisinin de gözlerinin renginin belli olduğu fotoğraflar bulana kadar canım çıktı. Bu da gereksiz bir bilgi olsun. Hadi siz bölüme ama önce hatırlatma 😱😱


                   
"Kapının her açılışında dışarıdakileri görmeye kendimi öyle odaklamıştım ki, şarkının yerini klasik bir vals parçasına bıraktığını Yiğit'in durmasıyla anladım. Vals yapmayı bilmiyordu. Ama bu konuda yalnız değildi çünkü ben algılayana kadar pist neredeyse boşalmıştı bile.

Anlamadığımı sanıp konuştu,

"Ben vals yapmayı bilmiyorum." Onu başımla onayladım ve gülümseyip yerimize geçmek için kolunu kavrayıp arkamı döndüm ve o anda sert bir erkek sesi kulaklarımı doldurdu.

"Yoksa Damla Aral vals yapmayı bilmiyor mu?" Yanımdaki Yiğit, kolunu tekrar belime yerleştirdi. Duman'ın, Yiğit'in çok korumacı olduğuna dair olan sözleri beynimde yankılanırken ona tepki vermedim çünkü durum, ona tepki vereceğim kadar normal değildi.

Boşalmış pistte sadece dört kişi duruyorduk ve herkes bize bakıyordu. Mekanı dolduran vals parçası neredeyse yarısına gelmişti.

Arkamı dönüp pürüzsüz sesin sahibine gülümsedim. Kusursuz dudakları dişlerini gösterecek kadar yukarıya kıvrıldı ve bir elini arkasına koyarak önümde eğildi.

"Tanıştırılmadık." dedi elini uzatırken.

"Ben Arslan Haznedaroğlu. Sen de Damla Aral olmalısın." Hiçbir şey demeden başımla onu onayladım. Gözleriyle beni baştan ayağa süzüp, çıplakmışım gibi hissetmeme yol açarken devam etti. Yiğit, belimdeki elini sıkılaştırdı.

"Adını da şöhretini de çok duydum ama Tanrı biliyor ya, güzelliğin hakkında söylenenlerin abartı olduğunu düşünüyordum. Şimdiyse hepsinin birkaç palavradan ibaret olduğunu görebiliyorum." Bir an durakladım. Bu kadar insanın içinde beni rezil mi edecekti?

Sokakların NabzıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin