25| And i hope you know

7.5K 954 2K
                                    

Merhaba canlarım nasılsınızz

Bölüm şarkısı: Best Friend-Red Orange Country (bence medyaya bakın bi, şarkının bölümle ne kadar uyumlu olduğunu göreceksiniz)

Önceki bölüm rekor sayıda yorum vardı şok oldum biraz da kıskandım Golden bölümünü geçti diye hfbsdkjnkdnknv ama neyse önceki bölümün yorum rekorunu da geçecek bir bölüm elbet yazarız yakında hatta belki çok çok yakında ;)

Uzun zamandır çok ciddi bir yoğunluk içerisindeydim bu yüzden buralara uğrayamadım pek ama şimdi tam gaz devam ediyoruz. Bu durumu anlayışla karşılayıp herhangi bir baskıya maruz kalmadığım için diyorum ki siz bu platformun en iyi okuyucularısınız iyi ki buradasınız🥺 diğer hikayelerde (benimkilerde de) çoğu kişi saygıdan mahrum malum😔

Benimle güzel güzel sohbet edip bu hikayeyi severek bu kadar hevesli yazmamı sağlayan tüm okuyucularımı kocaman öpüp bölüme geçiyoruz o zaman, iyi okumalar

Evim ilk defa bana bu kadar yabancı gelmişti.

Burada kullandığım evim kelimesi ise bir metafor muydu yoksa somut anlamda evim miydi ondan henüz emin değildim.

İşin aslı evime somut anlamda buraya bağlanıp bağlanmadığımı düşünmemiştim şu ana kadar. Benim için evim her zaman ailemle birlikte olduğum yer gibi geliyordu, bir de kitaplığımın bulunduğu odam. Büyük bir klişeye bağlı kalacak olursam kendimi sıcak ve huzurlu hissettiğim yer derdim. Tüm bu kriterler bana sıcaklıkla huzuru sağlıyordu.

Alışkanlık olsa da iyi hissettiren bir alışkanlıktı.

Yani uzun uzun düşünmemeliydim şu anda. Ev de geç işte demeliydim kendime. Ev kelimesi üzerine daha önce bu kadar çok düşünmediğime emindim zaten.

Başka şeyler düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışmam sonucu bu durumda olduğumdan kendime kızamıyordum da.

Bu halde olmasaydım yapmayacağım bir şeyi yapıp evime gelen misafire, hem de henüz beş dakikadır evimde olan misafire kötü bir şey söyleyebilirdim. Bunu yapmam anlamsız ve uygunsuz olurdu. Üstelik onu henüz tanımıyordum bile.

İşin aslı şu an etekleri tutuşmuş gibi bir durumda olmak fazlasıyla rahatsız ediyordu beni.

Kendimi tanıyamıyordum resmen. Son zamanlarda kimlik çatışması yaşadığım fazlasıyla durum olmuş olsa da şu anda yaşadığım çatışmayla boy ölçüşemezdi. Hiçbirinde bu kadar rahatsız olmamıştım. Ya da olsam bile bunun bu kadar farkına varmamıştım.

Jeongguk ve arkadaşı Hoseok ile birlikte oturma odasında oturuyorduk. İkisi ikili koltuktalardı ben de karşılarındaki tekli koltuğa geçmiştim.

Beş dakikadır aramızda birkaç cümleden başka bir şey konuşulmadığından daha fazla gerilmiştim. Konuşmaların adamı olmadığım belliydi ama hiç gerici bir ortamda birileriyle birlikte susmamıştım.

Üstelik bu sefer kurtulma amaçlı başvuracağım bir kitabım bile yoktu.

Yani tabii ki de benim evimde bulunduğumuzdan odamdan kitap getirebilirdim ama misafirlerim benim için gelmişken karşılarında kitap okuyamazdım.

Her zaman kahramanım olan kişiye baktım.

Normalden daha iyi gözüküyor gibiydi bugün. Geldiğinden beri dudaklarındaki gülümseme bir an olsun kaybolmamıştı. Neden bu kadar mutlu olduğunu merak ettim o an. Tatile girdiğimiz için mi, bize geldiği için mi yoksa arkadaşı onu ziyarete geldiği için mi? Hileli bir soruydu.

Mister Right | Taegguk ✓Where stories live. Discover now