34| When i needed you most

6.8K 774 1.2K
                                    

Merhabalarr, nasılsınız bakalım (önceki bölümü okudunuz değil mi sevgili tekuk var bakın)

Bölüm şarkısı: One Direction- The Don't Know About Us (medya beni ağlattı🥺)

Bölüme geçmeden önce Instagram: minahtk, twitter: taekooklufey diyerek sosyal medya hesaplarımı veriyorum çünkü bölüm anketi yaptığım zaman haberi olmayanlar varmışş ve bana atılan replikleri falan paylaşıyorum bazen✨

Hadi bölüme geçelim iyi okumalar💕

Jeongguk'la sevgili olarak geçirdiğim bir haftanın sonunda her şeyin yeni ama alışılmışın pek de dışında olmadığını fark etmiştim. 

Alışılmışın dışında olmama nedeni hayatım boyunca sevgilim gibi olmasıydı. Sanki bir yanım eksikti ve o bu eksikliği doldurarak bana tamamlanmışlık hissini en yakından göstermiş, hayatım hep böyleymiş, olması gereken her zaman buymuş gibi davranmıştı.

Yirmi yıllık ömrümde ilk defa birini seviyor ve ilk defa biri tarafından aşk anlamında seviliyordum. Garip bir duyguydu. Bazen yine eski düşüncelerimle boğuşuyordum ama bu kavgalarım pek de uzun sürmüyordu. Çünkü sevgiyi somut bir şey olarak mantığa oturtmaya çabalamayı bırakmış, sadece bana hissettirdiklerine odaklanmıştım.

Birkaç yıl önce okuduğum Milena'ya Mektuplar kitabındaki 'Oysa ben bütün vakitlerimi, hatta bütün vakitlerimden daha çoğunu, yeryüzünün bütün vakitlerini sana ayırmak istiyorum; seni düşünmek ve seni yaşamak istiyorum' kısmı fazlasıyla anlam kazanmıştı. 

Her şeyi onunla yapmak güzel geliyordu. Öğle arasında sıradan bir yemek yemek onunla güzelleşiyor, okuduğum kitap onunla anlam kazanıyor ve tüm sevgiler o'na bürünüyordu. Tüm bu duygular bambaşkaydı.

Ve hayatımı ne kadar değiştirdiğini çok daha net bir şekilde görüyordum. Eskisi kadar mutsuz, hayattan bezmiş bir şekilde uyanmıyordum. Uyanmam için sebeplerim vardı artık. Bir günaydın mesajı içimi ısıtabiliyordu. Yanımda değilken bile düşüncelerimde olması korkutucu gelmiyordu. Güzeldi, mutluydum.

Felaket senaryoları kurmuyordum. Onun sayesinde mantıklı düşünmenin sadece kötümser olmak olmadığını anlamış ve kendime hayatımı danışabileceğim harika birisini bulmuştum. O olmasaydı şu an babalarımın ilişkilerine yeniden başlamış gibi ağırdan alması moralimi bozabilirdi. Bunun iyi, kötü sonuçlarını çıkarır sonrasında kötü olanına odaklanır ve yaptıkları bu şeyin ilişkilerini mahvedeceğini, ailemizin dağılacağını falan düşünürdüm. 

Ancak Jeongguk sayesinde ilişkilerini yorumlayabilmiş ve onların normalde yapmadığı bir şeyi yaparak ağırdan almalarının iyi olabileceğini anlamıştım. Kısacası iki açıdan da mutluydum. Ne babalarımın ilişkilerine takılıp üzülüyor ne de Jeongguk'la olan ilişkimin ilerdeki sonuçlarını düşünerek kendimi yıpratıyordum. Sadece akışına bırakmış bir şekilde mutluluğu ve sevgiyi tadıyordum.

"Taehyung?"

Çenemi yasladığım elim yüksek ses yüzünden irkilerek kayınca istemsizce gözlerimi irileştirdim ve sesin kaynağına baktım. Tüm sınıfın ve tahtadaki hocanın bana baktığını görünce hemen sandalyemde dik bir konuma geldim.

"Afedersiniz ne dediğinizi duyamadım. Tekrar edebilir misiniz?"

Birkaç kişi kıkırdayınca hocanın sinirli bir şekilde gözlerini devirdiğini gördüm ama açıkçası umrumda değildi. Tahtadaki adamı sevmiyordum zaten. Kendisi birkaç kez babalarıma yönelik laf atmıştı, okuldaki gizli homofobik hocalardandı. Ancak okul müdürü babalarımı tanıdığından ve sevdiğinden açık açık bir şey diyemiyordu. Ona benzeyen birkaç hoca vardı ve onlar da aynı şekildeydi. Beni çok sevdikleri söylenemezdi. Bunların dışındaki diğer hocalar ise bana herkes gibi davranıyordu ve iki babamın olmasına uzaylı görmüş gibi bakmıyor, normal karşılıyorlardı.

Mister Right | Taegguk ✓Where stories live. Discover now