BÖLÜM 9: YARATIK

4.5K 452 194
                                    

Herkese haloooooo!

Nasılsınız bakalımmmm?

Umarımmm iyisinizdirrr!

Ceplerini bir yoklarsanız eminim ki bir yıldız bulabilirsiniz! Onu bıtakmanızı tercih ederimmm!

O hâlde iyi okumalar dilerimmmm!


🌜🌚🌛

"Yaratık olmak öldürdüğün kişi sayısına değil, ne için öldürdüğüne bağlıdır."


🌜🌚🌛


Evdeki gerginlik had safadaydı. Sabah uyanıp aşağı indiğimde herkes kendi köşesindeydi ve kimseden tek bir ses dahi çıkmıyordu. Sarah'a baktığımda oldukça rahatsız olduğunu görmüştüm. Hatta elinde olsa kendini o an yerin dibine yollardı. Marcus'u gözlediğimde ise oldukça rahat olduğunu görmüştüm. Herkesin üzerinde tam bir otorite sağladığı belliydi. Ne yapmıştı bilmiyordum ama herkesi oldukça etkileyen bir şey yaptığından emindim. Benim üzerimde ise tam olarak bir etkisi yoktu. Yoktu değil mi?

O gerginlikten telefonu bana kimin aldığını dahi soramamıştım. Gerçekten ama gerçekten bu evde bu inceliği yapabilecek kimseyi görünmüyordu. Ama benim odama kadar girip birileri bunu odama bırakabildiyse bu kişi kesinlikle bu evdendi. Şu an ise Watson yanı başımdayken mutfakta bar koltuğuna oturmuş 6 adetlik bir profiterol kutusundaki son profiteroli yemek için elimi uzatıyordum. "Yavaş yemelisin bence. Yoksa şeker komasına falan girersin."

"Bunun tadına kesinlikle bakmalısın. Bu muhteşem bir şey." Beklemeden profiterolden bir ısırık aldım. Normalde bunu tek lokmada ağzıma atardım ama sonuncu olduğu için tadını çıkartmak istiyordum. Dolgusunu ağzımda hissederken zevkle kafamı geriye attım.

"Ben onlardan birine elimi atarsam kesinlikle beni öldürürsün bence." Hiddetle ona döndüm. Bence bunu düşünüyor olamazdı. Benim profiterolümü mü yemeyi düşünmüştü? Boş kutuyu sahiplendim.

"Git kendine al. Benimkilerden uzak dur." Gözlerin kısarak bana baktı.

"Onlar benim en yakın arkadaşımın parasıyla alındı, biliyorsun değil mi?" Kutuya daha fazla sarıldım.

"O gelse ona da vermem." Watson nasıl bir görüntüyle karşı karşıya kaldıysa bir kahkaha attı.

"Profiteroller Eleanor'a özeldir." dedi Caleb hafif bir tebessümle konuşurken. Tebessümüne karşılık vermedim. Ona boş boş baktım. Artık tebessümüne karşılık vermemi hak etmiyordu.

"Eğer enerjini aldıysan artık dışarıya çıkıyoruz." dedi Marcus düz bir ses tonuyla. "Artık kendini korumayı öğrenmen gerek." Ona anlamsızca baktım. O ise bana ve bakışlarıma aldırmadan bahçeye doğru adımladı. Watson'a kaşlarımı kaldırarak bakarken o da omuz silkip ayağa kalktı. Elimdeki profiterol parçasını ağzıma atıp ayağa kalkarken Marcus buz gibi sesiyle bağırdı. "Sarah!"

Sarah anında yavaş ve tedirgin bir şekilde ayağa kalktı. Arkadaki arkadaşları da onu takip ediyordu. Bugün ise etrafta vampirler yoktu. "Diğerleri nerede?" dememle Marcus'un kapı kolunu tutan eli durdu. Yavaşça bana döndü.

"İşin bizimle." dedi Sarah'a seslendiği buz gibi bir sesle. O an susmam gerektiğini biliyordum. Ama bilmem bunu yerine getirmem anlamına gelmiyordu.

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now