S2- BÖLÜM 9: PUSU

2.4K 267 210
                                    


Hey hey heyyyyy! Ben geldiimmm!

Nasılsınız bakemm?

Ummmarımm iyisinizdirr!

Beni de sizden hallice sayın :)

Giriş ücretleri lütfeeennnnn!!!!

İyi okumalar efenimm!

🌜🌚🌛

"En hain pusular en sisli alanlarda gerçekleşirdi."

🌜🌚🌛

Mickelson'ın yüzünde geniş bir gülümseme belirdi. "Haklısın. Artık zamanı geldi."

Saçımı attırdım. "Çok zeki bir kızım. Uyanıkken fark etmeye başladım. Ki zaten zihin kontrolüm de çok iyi." Kaşlarım havalandı. "Malumun, dedeciğim." Kahkahası kulaklarıma bir ritim eşliğinde uğradı.

"Zihin kontrolün üzerinde daha yeni yeni kontrol sağlamanı göz ardı mı etmeliyim, toruncuğum?" Omzumu dikleştirdim.

"Danny'i kontrol ettim." Başını iki yana salladı.

"Bu övünmen gereken bir şey değil, Eleanor." Sözleri doğruydu. Bir insanı kontrol etmek beynimde atan başka bir nabız gibiydi. Ruhumda iki tane ruh, beynimde iki tane beyin ve kulaklarımda iki tane kalp atışına sebebiyet veriyordu. Bununla övünmek istemezdim ama şartlar artık daha da sertleşiyordu. Sadece müttefik toplayarak bir yere gelemezdim. Marcus bile gelememişti. Ki o benden çok daha iyiydi, genel olarak. "Bu bir başarı olsa da birini kontrol ediyorsun. Bu uğurda o kişiyi de kendini de kaybedebilirsin. Bu sadece diğer kişi için değil senin için de büyük bir tehlike."

"Biliyorum." dedim kuru bir sesle. Omuz silktim. "Ama neyse ki Danny'nin kaybedecek bir kişiliği yok. Rahatım." Bana onaylamaz bir bakış attı. Etrafa bakındım bir anda. "Babası falan duymuyordur, değil mi? Oğluyla ilgili bir hayal kırıklığı yaratmak istemem." Artık bana bir nebze de olsa alıştığından diliyle dudaklarını nemlendirip dediklerimi umursamadan konuştu. Koymuyordu.

"Bazen çok pervasız oluyorsun, Eleanor. Çok düşüncesiz, çok belirsiz, çok cesur ve çok aptal." Şimdi gözlerinde babacan bir ifade vardı. Bu ifadeyle pek içli dışlı değildim. Almışlardı. "Zeki olduğunu ikimiz de biliyoruz. Sen herkese aksini göstersen de, sen herkesi kandırsan da buradan her şey göz önünde maalesef." Boğazımda olan düğüm varlığını büyülttü. "Maalesef diyorum çünkü senin üzüldüğünü görmek istemem. Bu yolda daha fazla üzüleceksin, biliyorum ve bunu sen de biliyorsun. Kendine sürekli bir sebep ararsan sonunda sebeplerinin tutsağı sen olursun. Lionel'in de bir sebebi vardı, Aaron'un da ve dahası bizim soylarımızın başlarının da. Ama hepsi kendini kaybetti. Çünkü hepsi kendi sebebinin tutsağı oldu. Hepsi kendi etrafında dönerken kendini kaybetti."

"Ben kendi etrafımda dönmüyorum." Anlayışlı ama buruk bir tebessüm sundu bana.

"Anne ve babanının ölümü olmasayadı oradaki herkesi terk ederdin."

"Evet." dedim hiç düşünmeden. "Ben kahraman falan değilim, hiç olmadım. Senin şu kraliçe saçmalığın da inan hiç umurumda değil. Oradan ilk önce arkadaşlarımı, sevdiğim adamı kurtaracağım. Sonra da ailemi katleden kişilere hesap soracağım. Bunları yapmak için de bana müttefik gerekiyor. Bu bir kahramanlık hikayesi değil. Hiç olmadı. Umut değilim, çare olabilirim ama umut değilim."

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now