BÖLÜM 20: SİYAH ve BEYAZ

3.5K 403 202
                                    


Yine ve yine helloooo diyoruuuuum!

Nasılnız bakemmm?

Ummarım dahaaa daaa iyi olursunuz.

Ufak bir uyarı geçmek istiyorum; Bölüm kısa. 2.500 kelime civarı. Normal bölümler genelde 4000 civarı oluyorduu :)

Siz yine de pamuk ellerinizi yılfızlara atınnn!

İyi okumalar dileriiiim!

🌜🌚🌛

"Siyah ve beyaz her zaman iç içedir. Sen onları ayırmak istesen de buna doğa izin vermez."

🌜🌚🌛

Okulda tüm gün sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmıştım. Eve gelirken de her zamanki gibi sessizdim. Boğazımda bir yumru vardı. O yumru her büyüdüğünde gözümde canlanmak için can atan gözyaşlarımı kovmuştum. Sharon beni yaramdan vurmuştu. Bu çok adice bir seçimdi. Üstelik daha orada ne olduğunu dahi bilmeden bunu yapmıştı. Birinin canını yakmak bu kadar kolaydı. Bir çift kelime bir insanı yerlere vurabilirdi. Belki Sharon'u eve gelir gelmez yerden yere vurmalıydım ama bunu yapmak yerine sözlerimin ardında durarak hiçbir şey dememiştim. Hatta ona, ona acıdığımı belirten bakışlar dahi etmiştim. Diğerleri de büyük bir ihtimal öğrenmişlerdi ama hiç kimse bir şey dememişti. Caleb bile... Caleb!

Şimdi ise büyük camın önünde, karanlıkta durmuş dışarıyı gözlüyordum. Ağaçların dalını sallayan sert rüzgarı, karanlıkta uçuşan kuşları, her sallandığında yaprağı dökülen dalları, ucuşan tozları, havada ilerleyen bulutları, bir görünüp bir kaybolan Ay'ı ve dahası onlarca detayı gözlüyordum. Belki seslerini duyamıyordum ama hayal edebiliyordum. Kimsenin beni duymamasını dilemem kimsenin beni duymaması için kâfi olmuştu. Gözlerimi kapattım ve hayal ettim. Normal biri olmanın nasıl olduğunu...

Hayatım boyunca asla normal olmak istememiştim. Bana göre anormal olmak güzeldi. Benimle dalga geçseler de, zorbalık görsem de anormal olmak normal olmaktan daha güzledi. Hiç normal olmanın hayalini kurmamıştım. Bana göre en normal şey anormal olmaktı.

Anormal olmayı severdim. Ama en kötü yanı hep dikkat çekmekti. İnsanlar benim hep dikkat çekmek istediğimi düşünürdü ama hiç öyle olmamıştı. Ben insanların bana bakmasını sevmezdim. Çünkü bir insan sizi ne kadar gözlerse o kadar açık yanınızı bulurdu. Bu yüzden hiçbir zaman insanların karşısına çıkmayı sevmemiştim. Bana baktıkları zaman yaralarımı görmelerini, gülüşümün altında yatana dikkat duymalarını istememiştim. Ben küçükken bu ağıdı hep Caleb'a dökerdim. O da ben anlatana kadar anlamazdı. Ama anlatınca dinlerdi. Büyüdükçe bundan da vazgeçmiştim. Ben yeterince beni anlasın diye çabalamıştım ve insan bir şeyleri anlattıkça daha da biterdi. İnsan bir şeyleri dile getirdikçe daha iyi çözerdi bazı şeyleri. Daha fazla dile gelirdi duyguları. Küçük Eleanor'un büyüdükçe anladığı en önemli şeylerden biri de buydu. Ve o da susmayı tercih etti. Omuzlarındaki yükü daha fazla fark etmeyi reddetmişti çaresizce.

Gülmek herkes için her zaman iyi bir gösteriydi. Herkes bir gülüşe aldanacak kadar umursamıyordu bir insanı. Herkes birilerini sevdiğini söyleyip duruyordu ama kimse o kişinin gülüşünü aramıyordu. Gülmek bir çok şeyi ifade ediyordu ama herkes tek bir anlama takılıydı. Tıpkı bir insanın başka birini yaptığı ufak bir hatayla silmesi gibiydi bu durum. Bir yanlış tüm doğruları silip atıyordu. Bir gülüş de mutluluk dışında diğer duyguları silip atıyordu. Halbuki onlar da doğruydu. Herkes bakıyordu ama kimse görmenin peşinde değildi.

GÖLGE KANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin