2

903 85 95
                                    

Tuğrul Akdemir'den

'Hislerimi kaybettiğim gün'
2017

Zaman geçiyordu, tüm anları ve anıları zihinden kopararak akıyordu.

Hiç geçmeyecek gibi hissettirdiği anlarda bile ihanet etmiyordu, akmaya ve seni de akışta tutmaya devam ediyordu.

Zaman, ihanet etmiyordu.

Güvenebileceğim tek şeyin akrebi takip eden yelkovan ve her akşam batıp geceyi getiren güneş olduğunu öğrendiğim gündü bugün.

Hislerimi kaybettiğim gün.

Kendimi bir ölü olmadığıma ikna edeli uzun bir süre geçmemişti. Hala korkaktım, yaşıyorum demekten ve bunu gerçekten hissetmekten korkuyordum ama seneler sonra, en azından yaşadığımı kabul edebiliyordum.

Yaşamanın insanın en büyük laneti olduğunu öğrenmek için hiç uygun bir zamanda değildim.

Hayat da uygun zamanı beklemiyordu zaten, beklenmedik anda gelen darbelere bayılıyordu. Yatağımdan kalkıp, banyoya doğru yönelirken bunu bilmiyordum.

Yüzümü yıkarken, dişimi fırçalarken ve birbirine girmiş siyah saçlarımı düzeltirken. Bilmiyordum ama öğrenecektim, tahmin ettiğimden çok daha yakın bir zamanda.

Temizlediğim dış fırçasını yerine koydum ve telefonumun melodisini duyarak adımlarımı odaya geri döndürdüm. Ekranda yanıp sönen tanıdık isimle elim hemen yeşil imgeye gitmişti.

"Efendim?" Karşıdan gelen yüksek sesle telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım. "Hala uyuyor musun sen? Sana erkenden kalkıp buraya gel dememiş miydim?"

"Demiştin," Telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırdıktan sonra pantolonumu buldum ve sol ayağımdan geçirdim. "Bu yüzden ben de erken kalktım."

"Öğlen iki erken bir vakit mi Tuğrul?" Bıkkın sesine göz devirmiş, giydiğim pantolonun fermuarını çekip düğmesini iliklemiştim. "Aynen öyle Sinem."

"Neyse, seni iyi tanıdığıma şükret," Dışarıdan gelen korna sesiyle, eş zamanlı olarak telefondan gelen ses kulağımı siktiğinde panikle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Kapının önündeyim, bu bebeğe bir şey olmasını istemiyorsan beş dakikaya aşağıda ol."

Telefon kapanınca, bulduğum ilk tişörtü üstüme geçirdim ve cüzdanımı cebime tıktım. Sabah dalabildiğim uykular yüzünden hep öğlen uyanıyordum ve bu bazen başıma bela oluyordu.

Odamdan çıkıp, kapıya doğru yürürken yol üzerindeki mutfağa uğradım ve buzdolabının kapağını açarak içine göz attım.

Kahvaltı yapacak vaktim olmadığı için elime geçen süt paketini bir iki kere çalkaladım, az kaldığını anlayınca direkt olarak kafama dikip, boş kutuyu çöpe fırlatmıştım.

Pratik kahvaltıdan anladığım maalesef buydu.

Ayakkabılarımı giydikten sonra kapıyı araladım ve bakışlarım tam evimin önüne park etmiş siyah Mercedes'e yaslanan kızı buldu.

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now