3

655 79 40
                                    

Aylin Gökmen'den

"Mağaranın en derin yeri."
-2017

Her hikaye bir kahramanla, birçok hikaye ise budala bir kahramanla başlardı.

Herkesin güçsüz gördüğü o beceriksizden bir kahraman doğardı. Çıktığı yolda kapılar ona açılır, onun yerine tercih edilen tüm o güçlü ama kötü kişiler birer birer düşerdi. Budala belki gerektiği kadar kurnaz değildi ama zekiydi, takdir edilmese de oradaydı; elinden geleni ardına koymama sırası gelene kadar hor görülen olsa da, her zaman hikayenin içindeydi.

Çünkü güçlü olan değil, yolu tamamlayan kahraman olurdu.

Adımlarım bir saniye bile duraksamazken önüme çıkan sokaktan sağa döndüm. Ne bir tereddüt vardı içimde, ne de bir acıma. Birkaç yıl önce oturduğum kafedeydi gözüm, dışarıdaki sandalyelerden birinde oturuyordum ve karşımdaki kadını dinliyordum. Söyledikleri istemsizce aklıma kazınıyordu.

Elindeki desteyi karıştırırken gözlerimin içine bakıyordu. İçinde yanan bir ateş var, diyordu daha kartlar önümüze serilmemişken. Mavi gözlerindeki ürkütücü ifade ondan kaçma isteği doğursa da oturmaya devam ediyordum. Sönecek, bazı yerlerde ateş yanmaz, bazı kaderlerin zaferi olmaz.

Kartlar önüme seriliyordu tek tek, aralarından üç tane seçip kadına bakıyordum. Gözü tek bir kartta, kalender bir gülümseme ile 'Joker,' demişti bana. Önümdeki karta uzun tırnaklarını birkaç kez vuruyordu. Kartlar buradan başlar, aciz bir budalanın yola çıkmasıyla.

Acizliğim sanki fiziksel bir özellikmiş gibi saklamak istedim, kollarımı göğsümde bağladım. Kadının buz mavisi gözleri asla gözlerimden ayrılmıyor, kelimeler dudaklarından dökülmeden önce dikkatle beni inceliyordu. Tüm kartları dolanır, kendi evini bulur. Ama bu onun bir budala olduğu gerçeğini değiştirmez, acemi ve aciz. Kartlar jokerden başlar, sıfırdan.

Elim istemsizce sağımda kalan karta gitti, bir heybesi vardı ve ayağa dolanan yılana rağmen gökyüzüne bakıyordu figür. Bir süre öylece izledim, bir yerlerden tanıdıktı bu acemilik. Hiçbir şey bilmiyorsun ama öğreneceksin, içinde yanan ateşin sönüşünü de izleyeceksin. Çünkü sıra sana da gelecek, hep gelir.

Gülümsedim istemsizce, hatırladığım ses dahi adımlarımı geriye götürmüyor, attığım her adım bir sonrakini atmak için cesaret veriyordu. Yüz yüze gelmekten kaçındığım bir savaştı bu, uyandığım evde adım sesleri tamamen kesilene kadar sessizce beklediğim, yatağımdan çıkarken kimseyle yüz yüze gelmediğim bir mücadele.

İnsan evinin içindeki düşmanlara karşı böyleydi: kaçak göçek ve korkak.

Yine de bugün cesur olma günüydü, saat dörde yaklaşırken adımlarım hızlandı, vazgeçme diye bir seçenek yoktu. Belki de ben öyle sanıyordum, insan girdiği yerin karanlığında neyin kendini beklediğini göremiyor, kalbini kasan korkuya belirsizliği hafifleterek direniyordu.

Korkacak bir şey yok, arka arkaya sıraladığım tek cümleydi.

Her zaman geçtiğim yolları daha hızlı adımlarla geçerken elim ceketimin cebine gitti, ufak hafıza kartını buldum ve avucumun içine aldım. Bu benim bu hayattaki tüm amacımdı, intikamım ve geliş nedenim.

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now